Kur’an’ın ilk muhatabı olan Sahâbenin fazileti, konumu, hadiseler karşısındaki duruşları ve ihtilaf anlarında sergiledikleri tutumları hususunda âlimler arasında farklı görüşler vardır. Sahâbe devri olaylarının üzerine gidilmemesi ve bu olayların tartışılmamasının hoş karşılanmasına dair görüşler vardır. Bu durum aslında meselenin içeriğinin anlaşılmasının önünde bir mâni olarak görülebilir. İslam tarihinin ilk dönemlerinde oluşan ihtilafların izini takip ederek kişilerin sahâbeye olumlu veya olumsuz bakış açılarını rahatlıkla görebiliriz. Bu konuda kişinin kendine özgü bir takım sübjektif ve ben merkezli görüşleri çıkabilmektedir.
Sahâbeyi, beşer olarak görüp hatadan masum olmadıklarını kendi aralarında birbirilerini tenkit ettiklerini ve bir kısmının diğer kısmından faziletli olduğunu kabul ettiklerini, onların hadiseler karşısında ihtiyatlı olduklarını, Kur’an’ı Kerîm ve Sünnet-i seniyye’den azami derece istifade ettiklerini, Hz. Peygamber’den izin almadan Medine’den dışarı çıkmadıklarını, bununla beraber yanıldıklarını, unutabildiklerini her şeye rağmen, sahâbenin Hz. Peygamber’in arkadaşları oldukları da göz ardı edilmemelidir.
Sahâbe zamanında meydana gelen olaylar, İslâm tarihi alanının en duyarlı ve tartışmalı konusudur. Ehl-i sünnet ile Şîa’nın temel kaynaklarında birbirine zıt rivayetler vardır. Bu durum sıhhatli bir fikre ve sonuca varmayı da güç hale getirmektedir. Faziletleri Kur’an ve hadiste sabit olan ashâb için günahsızdır denemez. Günah ve sevap işlemeleri mümkün olan kişilerdi. Bu sebeple kesinlik ifade etmeyen birtakım mesnetlerle ulu orta sahâbeyi tenkit, olayları ideolojik ve tarafgir bir niyetle irdelemek onlara haksızlık olacaktır.
İslâm tarihinin muhtelif dönemlerinde ortaya çıkan hâdiseler, toplumda siyâsî ve itikâdî sonuçların ortaya çıkmasına yol açmış, bunun neticesinde ise her mezhep kendi anlayışına meşruiyet kazandırma çabasına girmiştir. Muayyen ilke ve sınırlar dâhilinde kendini tanıtma çabasına giren Ehl-i sünnet ve Şîa mezhebi, takındıkları itikâdî ve siyâsî tutumlarından dolayı kendi aralarında da ayrılıklar yaşamış zamanla kendi alt kolları dahi birçok şubelere ayrılmıştır. Bu çalışmada, İslâm düşünce ve siyâset tarihinde önemli bir yer ihraz eden düşünce ekollerinden Ehl-i sünnet ile Şîa mezheplerinin sahâbe anlayışları kısaca tespit edilmeye çalışılmıştır.
İslâm mezhepleri tarihi açısından ilk dönemde ortaya çıkan siyasî-fikrî hareketlerin temelinde hiç şüphe yok ki hilâfet ve imâmet bahsi önemli bir yer tutmaktadır. Sahâbe olgusu, Sünnî-Şiî inhilanini meydana getiren en ehemmiyetli etken olarak görülmektedir. Görüş farklılığından doğan bu ihtilaflar neticesinde bahsi geçen sahâbeye dair ya lehte veya aleyhte bir bakış açısı gelişmiştir. Ehl-i sünnet ve Şîa arasında ayrışmanın derin noktasını sahâbe olgusu oluşturmaktadır. İlk başta söylem boyutunda kalan sahâbe algısı, tarihsel süreçte ya yargılama ya da savunma, tezkiye etme şeklinde tezahür etmiştir. Bunun bir yansıması olarak Şîa dünyasında, Hz. Ali özelinde, Ehl-i beyt/hane halkı’nın erdemliliğine dair bir edebiyat oluşturulup diğer sahâbîlere karşı teberri, sebbü’s sahâbe, buğz, ta‘n, şetm, tekfir gibi tavırlar devreye koyulmuş ve bu da itikâdî bir görev olarak telakki edilmiştir.
Ehl-i sünnet ve Şîa mensuplarının sahâbîlere yönelttikleri eleştirileri, tarihî rivâyetleri ele alınarak, bilhassa şahsiyetleri itibariyle yoğun biçimde eleştirilen sahâbîler üzerinde durularak değerlendirmeye tâbi tutuldu. İslâm mezhepleri tarihî disiplini içerisinde böyle tartışmalı ve birbiriyle olanca gücüyle mücadele eden grupların iddia ettikleri fikirleri tahlil ederek bir sonuca varmanın zor bir iş olduğu bilinmektedir. İslâm mezhepleri tarihi çalışmalarının ana gayesi, bir fikrin doğruluğunu veya yanlışlığını ortaya koymaktan ziyade, her bir mezhebi kendi ana kaynaklarından hareketle temel fikirlerini tarafsız ve tasviri (betimleyici) bir metotla tespit etmektir. Bu çalışmada herhangi bir gurubu veya mezhebi yargılamak ve onlar hakkında bir hüküm verme gibi bir yol izlenilmemiştir. Bu ilkeye riayet ile Ehl-i sünnet ve Şîa’nın sahâbeye bakış açıları tespit edilmeye çalışılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | July 31, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 8 Issue: 3 |