Çoğunlukla
“ütopya” kavramının anti-tezi olarak tanımlanan “distopya”, geçmiş ve şimdiden
yola çıkarak, geleceğin toplum yapısına dair olumsuz öngörülerde bulunan düşünsel
içerikleri anlatmakta kullanılan bir kavramdır. Distopya kavramının tarihsel
kökleri daha eskilere uzansa da, hayal edilebilecek en kötü yönetim ve
durumları ifade etmek için ilk olarak kullanan kişi John Stuart Milldir. Kavramsal
bağlamın ötesinde bir edebiyat türü olarak ortaya çıkması ise 20. yüzyılın başlarında olmuş, 1920’lerin
sonlarına doğru ise sinema sanatı içerisinde kullanılmaya başlanmıştır.
Genel olarak bilimkurgu türü içerisinde ele
alınabilecek distopik filmler kültürel, politik, tarihsel gelişmelere göre
farklılık göstermiştir. Bu yazıda klasik denebilecek, iktidarı, ekonomik
sistemi ve bilimsel, Aydınlanmacı aklın bir eleştirisi olan beş film,
Metropolis (1927, Fritz Lang), Fahrenheit (1966, François Truffaut), 1984 (1984,
Michael Radford), Brazil ( 1985, Terry Gilliam), Equilibrium (2002, Kurt
Wimmer) ele alınmaktadır. Bu filmlerdeki ortak tema, ilerlemeci, modernist,
bilimci bakış açısını arkasına alarak genişleyen, genişledikçe eşitsizlikleri,
baskıyı artıran bir ekonomik düzen ve bu düzeni ayakta tutmaya çalışan hantal, toplumu
duygulardan arınmış aklın buyrukları doğrultusunda dizayn eden, sistemini
sürdürmek için teknolojinin imkanlarıyla gözetleyen, insan doğasını dışlayan,
dışladıkça da gelişen tepkilere karşılık zalimleşen bürokratik yapı ve bu
bürokratik yapının nesneleşmiş hali olan memurlar konu edinilir.
The concept of dystopia that is mostly defined
as an anti-thesis of the concept of utopia, is a concept that is used to tell
intellectual contents that makes negative predictions about the structure of
society of the future on the basis of past and now. Even if historical bases of
the concept of dystopia reaches out the worst management and states imaginable.
While It was in the early part of twentieth century that beyond the conceptual context
It emerges as a literary genre, It has been used in the films toward the end of
1920s.
Dystopian films that generally can be
considered in type of the science fiction genre differs according to cultural,
political and historical developments. ,
Metropolis (1927, Fritz Lang), Fahrenheit (1966, François Truffaut), 1984
(1984, Michael Radford), Brazil ( 1985, Terry Gilliam), Equilibrium (2002, Kurt
Wimmer) that can be called classical , are criticism of enlightened, scientific
mind, economical system and the government and these five films are addressed
in this article. The common theme in these films are expanding economic system
by progressive, modernist and scientific perspective, the bureaucratic
structure that is tries to sustain for this system by using opportunities of
technology and the officers that are figüre of this bureaucratic structure.
The
officers are represented by man in these films, bureaucracy, the government,
high level tasks are in men’s power. The system is both masculine and needs
masculine perspective to maintain his own life.
Heroines
have two represantations in the sense of gender and social role; on the one
hand woman that is enchained directly by the system, is benumed, objectified,
is part of the consumption culture on the other hand woman who is purified from
emotions, can revolt and look critically sometimes with her emotions, sometimes
her wisdom ar this repressive, authoritarian and absurd system.Because woman is
an emotion that generally does not submit to this system that is purified from
human being, insentive and mind is brought to the foreground. Woman nature, is
the represantation of the nature which is lost by men.
Hero is a person who works in the high-level
task in bureaucracy, mostly protect his docility even if he is compatible or
not compatible with the system. Woman who comes into man’s life, will damage
harmony of the system, will create the state which will provide to look
critically through woman, woman is not visible in these films. Thus man takes
the place of woman on the stage. Even if the figüre of woman stands in
somewhere, she is not in an important position into the fiction of film
anymore. Political and reactional act that will demolish the system, is made by
man.
Çoğunlukla
“ütopya” kavramının anti-tezi olarak tanımlanan “distopya”, geçmiş ve şimdiden
yola çıkarak, geleceğin toplum yapısına dair olumsuz öngörülerde bulunan düşünsel
içerikleri anlatmakta kullanılan bir kavramdır. Distopya kavramının tarihsel
kökleri daha eskilere uzansa da, hayal edilebilecek en kötü yönetim ve
durumları ifade etmek için ilk olarak kullanan kişi John Stuart Milldir. Kavramsal
bağlamın ötesinde bir edebiyat türü olarak ortaya çıkması ise 20. yüzyılın başlarında olmuş, 1920’lerin
sonlarına doğru ise sinema sanatı içerisinde kullanılmaya başlanmıştır.
Genel olarak bilimkurgu türü içerisinde ele
alınabilecek distopik filmler kültürel, politik, tarihsel gelişmelere göre
farklılık göstermiştir. Bu yazıda klasik denebilecek, iktidarı, ekonomik
sistemi ve bilimsel, Aydınlanmacı aklın bir eleştirisi olan beş film,
Metropolis (1927, Fritz Lang), Fahrenheit (1966, François Truffaut), 1984 (1984,
Michael Radford), Brazil ( 1985, Terry Gilliam), Equilibrium (2002, Kurt
Wimmer) ele alınmaktadır. Bu filmlerdeki ortak tema, ilerlemeci, modernist,
bilimci bakış açısını arkasına alarak genişleyen, genişledikçe eşitsizlikleri,
baskıyı artıran bir ekonomik düzen ve bu düzeni ayakta tutmaya çalışan hantal, toplumu
duygulardan arınmış aklın buyrukları doğrultusunda dizayn eden, sistemini
sürdürmek için teknolojinin imkanlarıyla gözetleyen, insan doğasını dışlayan,
dışladıkça da gelişen tepkilere karşılık zalimleşen bürokratik yapı ve bu
bürokratik yapının nesneleşmiş hali olan memurlar konu edinilir.
Bu filmlerde memurlar erkekle temsil edilmekte, bürokrasi, iktidar,
üst düzey görevler tamamen erkeklerin
elindedir. Sistem eril olduğu kadar kendini sürdürmek için de eril bakış açısına
ihtiyaç duyar.
distopya toplumsal cinsiyet sinema cinsiyete dayalı toplumsal işbölümü
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2017 |
Gönderilme Tarihi | 27 Kasım 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 2 |
Asya Studies dergisinde yer alan eserler Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.