Dresden ve Vatikan’da olmak üzere iki nüshası bulunan, yalnızca bir düşünce biçimini yansıtmakla kalmayan, aynı zamanda folklorik unsurları bünyesinde yoğun olarak barındıran Dede Korkut Hikâyeleri bir geçiş döneminin ürünüdür. Nitekim, genel olarak destan kültüründen, halk hikâyeciliği kültürüne geçişin bir örneği olarak gösterilen eser, bu özelliğinin yanında, aynı zamanda dinî, tarihî ve sosyolojik geçişin bir örneği olarak okunabilir. İslami kültürün ve mitolojiye, ritüellere ilişkin unsurların henüz birbirinin içinden tam hatlarıyla ayrılmadığı, İslami davranışlar görülürken aynı zamanda İslamiyet’e aykırı denilebilecek uygulamaların ve ifadelerin görülmesi, söz konusu durumun belirgin bir örneği olarak fark edilebilir. Bu özelliklerinin yanında Dede Korkut Hikâyeleri, modern romanda görülen tekniklerden birçoğunu barındırarak edebî olarak da kendini bir üst seviyeye daha söz konusu dönemde taşımıştır. Bu tekniklerden birisi de Türk Edebiyatı’nda yoğun olarak ilk kez Recaizade Mahmut Ekrem tarafından 1886’da kullanılan iç konuşma tekniğidir Bu çalışmada Dede Korkut Hikâyelerinde kullanılan iç konuşma tekniğine yer verilmiştir. Böylelikle varılmaya çalışılan sonuç, bir tekniğin, ideolojinin, yöntemin ya da dönemsel özelliklerin sistematize edilmeden önce de varlıklarını sürdürdükleri ve iç monolog/konuşma tekniğinden yola çıkarak Dede Korkut Hikâyeleri’nin kanıtlanmış hem edebî hem de folklorik önemini bu çalışmada da tekrar vurgulamaktır.
Journal Section | Makaleler |
---|---|
Authors | |
Publication Date | January 26, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Issue: 55 |