Bu makalede, tarafımızdan daha önce doktora tezi olarak sunulan Bütünsel Yaklaşım yöntemi kullanılarak “Erîke Hadisi” diye adlandırılan ve Hz. Peygamber’e nispet edilen “أَيَحْسَبُ أَحَدُكُمْ مُتَّكِئًا عَلَى أَرِيكَتِهِ, قَدْ يَظُنُّ أَنَّ اللهَ لَمْ يُحَرِّمْ شَيْئًا إِلاَّ مَا فِي هَذَا الْقُرْآنِ” “Sizden biriniz koltuğuna yaslanmış bir halde, Allah’ın bu Kur’an’da haram kıldığı şeylerden başkasını haram kılmadığını mı zannediyor?” şeklindeki sözlerin lafız veya mana olarak yer aldığı rivayetler Uygulama Kapsamı kabul edilerek bir Kurgu yapılmıştır. Bu Kurgu neticesinde Hz. Peygamber’in Ḫayber Gazvesi sırasında ordusuyla ilk fethettiği kalelerden birinin sakinleri olan Yahudilerle, hurma ve diğer meyvelerin senelik mahsulünün yarısı karşılığında canları ve mallarının emniyette olacağına dair bir anlaşma yaptığı, ancak bu anlaşmadan sonra ordu içinde açlık çeken bazı sahabilerin Yahudilere ait ehlî eşekleri kesip pişirmeye başladıkları, onların evlerine, soğan ve sarımsak tarlalarına girerek yağmaladıkları (nuhbe), kadınlarla mutʿa yapmaya çalıştıkları ve muhtemelen aralarında çıkan anlaşmazlıklardan dolayı bazı kadınları darp ettikleri için Yahudilerin Hz. Peygamber’e bu durumdan şikayet ettikleri tespit edilmiştir. Şikayetin haklı olduğunu yerinde müşahede eden Hz. Peygamber, haram olduğunu söyleyerek ehlî eşek etlerinin pişirildiği kazanların içindekileri döktürmüş ve bir münadi aracılığıyla Müslümanların bir araya toplanmalarını emretmiştir. Bu sırada, Kur’an’da böyle bir haram olmadığına dair kendisine yöneltilen itirazlarla karşılaştığı anlaşılan Hz. Peygamber, toplanan sahabeye bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmasında, fethedilen kalenin sahibi olan Yahudilerle bir anlaşma yaptığını, onların canları ve mallarına dokunulmayacağına dair kendilerine teminat verdiğini hatırlattıktan sonra o Yahudilerin evlerine izinsiz girmenin, mallarını rızaları olmadan almanın Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kimseye helal olmayacağını söylemiştir. Bu tespitler neticesinde, Hz. Peygamber’in Ḫayber’de ehlî eşek etini haram kılması, mutʿayı yasaklaması ve soğan-sarımsak yiyenleri uyarmasının, sahabeden bu fiilleri işleyenlerin Ḫayber’de bazı Yahudilerle yaptığı anlaşmaya aykırı davranmalarından kaynaklanan mukayyet idari kararlar olduğu, bu sebeple bütün ehlî eşeklerin etinin değil, o gün Ḫayber’de anlaşma yapılan Yahudilere ait ehlî eşeklerin etlerinin haram kılındığı, mutʿanın genel olarak değil, oradaki kadınlarla yapılmasının yasaklandığı, her zaman soğan-sarımsak yiyenlerin değil, mezkur Yahudilerin soğan ve sarımsaklarını yağmalayarak yiyenlerin uyarıldığı sonucuna ulaşılmıştır.
In this article, using the Integrative Approach which was previously defended by the present author as a doctoral dissertation, a Scenario has been constructed using as the Scope of Application the saying “Does anyone, reclining on his couch, think that God has forbidden nothing except for what is in this Qur’an?” (أَيَحْسَبُ أَحَدُكُمْ مُتَّكِئًا عَلَى أَرِيكَتِهِ, قَدْ يَظُنُّ أَنَّ اللهَ لَمْ يُحَرِّمْ شَيْئًا إِلاَّ مَا فِي هَذَا الْقُرْآنِ) ascribed to the Prophet in various forms. As a result of this Scenario, it is determined that the Prophet made an agreement with the inhabitants of one of the fortresses that was brought under rule by Muslims during the Expedition of Khaybar, Muslims getting half of their crops in return for the guarantee for their lives and property. However, it appears that, after this agreement, some of the Companions 1) slaughtered domesticated donkeys they caught and started cooking their meat, 2) ente-red the houses of Jews, 3) plundered (nuhba) their onion and garlic fields, 4) tried to make mutʿa with women, and, 5) probably because of the dispute among them, they beat some women. The Jews went to the Prophet complaining about all of these. Seeing that the Jews were right, the Prophet ordered the content of the boilers (i.e., donkey meat) be poured and sent a herald to gather all the Muslims at the campaign. He then delivered an angry speech to the gathered crowd saying that he had made a deal with the Jews in the subdued castle and assured them that he would not touch their lives and property. He added that it would not be lawful (ḥalâl) for anyone who believes in God and in the Here-after to enter their homes without their consent. According to our findings, 1) the Prophet did not forbid the consumption of domesticated donkey meat, 2) he did not forbid making mutʿa with women, and 3) he did not warn onion-garlic eaters in a gene-ral sense. All his bans and warnings were due to the agreement made with the Jews of that particular fortress. Therefore, one can conclude that not the meat of every domesti-cated donkey is banned (declared ḥarâm); only the meat of the donkeys owned by those Jews with whom the Prophet made an agreement that day was banned. Also the mutʿa was not prohibited as a general rule, but only the mutʿa with the women of that Jewish tribe was prohibited. Finally, not all onion-garlic eaters was strictly warned, but only the onion-garlic eaters who plundered the onion and garlic fields of Jews in Khaybar were warned.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | May 31, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 |