Öz
Dünya çapında en çok ciro yapan şirketlere bakıldığında bu şirketlerin gelişmiş ülkelerde faaliyet gösterdiği
görülür ancak nasıl bir ironidir ki bu şirketler faaliyet gösterdikleri topraklarda üretimde yetersizlik ve gelir
dağılımında eşitsizlik problemine çözüm getirmekte çoğunlukla başarısız olmaktadır. Özünde, şirketlerin kuruluş
amacı topluma katkı sağlamaktır; şirketler, fakirliği azaltmada ve yaşam standardını yükseltmede toplumların
güçlü kaynaklarıdır. İki anahtar slogan olan ‘herkes için üretim’ ve ‘gelir dağılımında eşitlik’ kurumsal sosyal
sorumluluk (KSS) kavramının temelini oluşturur. Değişen rekabet anlayışıyla sürdürülebilirliğin gittikçe önem
kazandığı global toplumda şirketler; ekonomik, çevresel ve sosyal performans yönetim politikalarını hesap
verilebilirlik, şeffaflık ve sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda sergilemek durumundadırlar. Kurumların
sosyal sorumluluk projelerini artan bir hızla hayata geçirme gayretlerine tanık olsak da kavram için ne bir
üniversal tanım ne de uygulamalara yönelik bir standart vardır. Günümüz piyasası sosyal refahı arttırmaya
yönelik çalışmaları ödüllendirmektedir; bu da, işletmeler arasında kendini bu alanda en iyi göstermek için
yarış başlatmıştır. Bu yarışı konu alan en popüler argüman ise KSS çalışmalarının araç mı yoksa amaç mı
olduğudur. Bu çalışma literatürde yer alan teorileri, model, öneri ve eleştirileri detaylarıyla ele alıp sosyal ve
ekonomik hedeflerin birbirinden ayrı mı yoksa farklı mı olduğunu irdelemeyi ve KSS için kapsamlı bir tanım
önermeyi amaçlamaktadır.
Abstract
When one takes a look at global companies with the biggest revenues, it is striking to see that despite they
operate in developing countries they mostly fail to offset the dynamics triggering insufficient production
and unequal distribution of income. Fundamentally, the founding purpose of a company is to provide for
the society in which they operate; firms serve pivotal importance in reducing poverty and increasing the
life standard for the communities they serve. ‘Production for all’ and ‘equity in the distribution of income’ are
two slogans forming the foundation of the corporate social responsibility (CSR) concept. As sustainability
is increasingly growing in importance in the face of dynamic competition and changing mindsets of the
global society, companies are expected to present their economic, environmental and social management
performance in accordance with the principals of accountability, transparency and sustainability. Since the
last decade, though corporations seem to be on a rush to carry out a variety of CSR projects, the concept
still lacks a universal definition and the practice lacks standardization. Now that today’s business ecosystem
champions practices with a focus on elevating standard of living for members of the society, a start has
begun among companies to present themselves as the best in giving back to the society what they have
taken back. The most popular argument encapsulating this race presents itself as whether CSR practices is
a medium or a cause. By presenting a detail review of the theories, models, propositions and critiques on
CSR practices found in literature, this paper intends to present a definition for the CSR concept and illustrate
that social and economic objectives are not so different as highlighted by the arguments surrounding
contemporary CSR practices.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 4 Issue: 1 |