Gerçekçilik Türk edebiyatında oldukça uzun süre varlığını sürdürdü. 1900'lerden itibaren realizm ve natüralizm öne çıkan akımlar oldu. Genelde bir horgörüyle bakılan polisiye romanlar bir yana bırakılırsa, kurguda doğaüstüne neredeyse hiç yer yoktu. Toplumcu gerçekçiliğin hakim olduğu dönemde gerçekçilik neredeyse tek akım haline geldi ve 1950'lere kadar güçlü bir şekilde varlığını sürdürdü. O dönemden itibaren ilk modern edebiyatın ortaya çıkmasına rağmen, 1970'lere kadar önemli konumunu korudu. Gerçekçilik doğaüstü, sihir, olağanüstü, mitik ve masalsı anlatımı ustalıkla edebiyatın dışına itmişti. Ancak bu unsurlar 1980'lerde geri dönüş yaptı ve 2000'lerde hızla yayıldı. Bugün neredeyse tüm kurgular bu unsurları içeriyor ve bu kez hor görülen "ikinci sınıf edebiyat" şeklinde değil, oldukça ana akım bir şekilde. Bugün fantastik, polisiye, tarihi/biyografik kurmaca ve her türden bilimkurgu altın çağını yaşıyor. Genellikle mitler, masallar, destanlar ve benzerleriyle kaynaşan bu yeni kurgu türü, doğaüstünün görkemli bir şekilde geri dönüş yaptığı bir sahne gibidir. Bu yazıda, iki romanda bu geri dönüşün farklı yolları ve biçimleri gösterilecektir: İhsan Oktay Anar'ın Efrasiyab'ın Hikâyeleri ve Orhan Pamuk'un Kırmızı Saçlı Kadın romanları. Bu romanlar doğaüstüne yaklaşımları temelinde incelenerek, mitlerle gerçekliğin nasıl iç içe geçtiğini, nasıl bir roman evreni oluşturdukları gösterilecektir.
Postmodernizm Postmodern Türk romanları Doğaüstü Olağanüstü Postmodern gerçeklik Kırmızı Saçlı Kadın Efrasiyab’ın Hikâyeleri
Realism lingered quite long in Turkish literature. From the 1900s onwards, realism and naturalism were prominent movements. If the often-despised detective novels are put aside, there was hardly any room for the extraordinary in fiction. During the socialist realism era, realism almost became the sole movement and was strong until the 1950s. Despite the appearance of the first modern literature from that time on, it kept its prominent position until the 1970s. What realism skillfully pushed outside the literature were the supernatural, the magic, the extraordinary, the mythical, and the fairy-tale-inspired narration. However, these elements made a comeback in the 1980s and quickly spread in the 2000s. Today, almost all fiction comprises these elements, and this time not in the form of the despised "B-literature," but in a very mainstream way. Today, the fantastic, detective novels, historical/biographical fiction and science fiction of all sorts are living their golden age. Often fused with myths, fairy-tales, epics, and such, this new type of fiction is like a scene where the supernatural has made its glorious comeback. In this paper, I will show the different ways and forms of this comeback in two novels: The Stories of Efrasiyab by İhsan Oktay Anar and The Red Haired Woman by Orhan Pamuk. Analyzing these novels based on their approach to the supernatural, I will try to show how myths and reality mix, what type of novel universe they create, and what this new reality stands for in the postmodern times we live in.
Postmodernism Postmodern Turkish novels Supernatural Extraordinary Postmodern reality The Red Haired Woman The Stories of Efrasiyab
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Modern Turkish Literature in Turkiye Field |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | September 30, 2024 |
Submission Date | June 26, 2024 |
Acceptance Date | August 22, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 24 Issue: 3 |
This work is licensed under Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.