Öz
XIX. yüzyılın ikinci yarısı ve XX. yüzyılın başı Osmanlı Devleti’nde gerek siyasi ve askeri
gerekse sosyal-ekonomik anlamda büyük sıkıntıların yaşandığı, devleti çöküşe götüren dönem
olmuştur. Avrupalı devletlerle yapılan savaşlar, devlet teşkilatında ve buna bağlı olarak sosyal
yapılanmada derin yaralar açmıştır. Yapılan savaşlarda ölenlerin yanı sıra geriye kalan sakat,
muhtaç ve yetimlerin sayısı gün geçtikçe artmıştır. Sosyal bir devlet olan Osmanlı, bu anlayışla
ihtiyaç sahibi bu insanların himaye edilmesi, barındırılması noktasında kendinden önceki Türk
devletlerinden devraldığı vakıf geleneğini sürdürmenin yanı sıra farklı çözüm arayışlarına
girmiştir. Süreç içerisinde bu anlamda Eytam Sandıkları, Islahhane, Darülhayr-ı Âli,
Darüşşafaka, Darülaceze gibi yeni kurumlar tesis edilmiştir. Bu kurumlardan biride Darüleytam
yani Yetimler Evi’dir. Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı sonrası ortada kalan yetimlerin
iskân ve eğitimleri sorunu Darüleytamların kuruluş amacını oluşturmuştur. İlk olarak merkez
İstanbul’da faaliyete başlayan kurum süreç içerisinde taşralarda da faaliyete geçmiştir.
Darüleytamlar kurumsal olarak her ne kadar 1914 yılında faaliyete geçmiş ise de Ayıntab
Kazasında bu tarihten çok daha öncesinde yetimler evi olduğu bilinmektedir. Ayıntab’da
Müslümanlara ait yetimler evi dışında Ermenilere, İngiliz ve Amerikalılara ait yetim evleri
bulunmaktaydı. Avrupalı devletlerin misyoner faaliyetleri çerçevesinde özellikle Amerikalılara ait
birden fazla yetim evinin oluşundaki sebeplerin başında hiç kuşkusuz yüzyıllarca Ayıntab’da
Müslümanlarla iç içe yaşamış olan Ermenilerin etkisi olduğu bir gerçektir.