Öz
Günümüzde, ahlâk, etik ve metaetik konularının sadece ve sadece felsefenin araştırma
alanına girdiği yönündeki yaygın kanaat aynı zamanda eksik ve yanlış bir kanaattir. Ahlâk ve
etik sözcüklerinin töre, gelenek, görenek, alışkanlık, karakter, huy, mizaç anlamına gelen
köklerden türeyerek kendi sözcük yapılarında dahi geleneğin varlığını muhafaza etmeleri bize,
bu sözcüklerin ifade ettikleri araştırma alanlarının, gelenekleri inceleyerek insanı daha iyi
anlamaya çalışan halkbilimi ile ne denli iç içe olduğunu bariz bir şekilde göstermektedir. Kaldı ki
tanımı; “Halkbilimi” veya “Folkloristik” en geniş tanımlanışıyla insan davranışlarını ve
geleneklerini çalışarak objesi olan insanı daha iyi anlamak ve onun hakkında daha derin bir
bilgiye kavuşmak amacıyla on dokuzuncu yüzyıl başlarında ortaya çıkan bağımsız bir bilim
dalıdır şeklinde yapılan halkbiliminin inceleme alanına giren toplumsal olgular, etiğin ortaya
çıkışında, bağlam görevi yapmakta ve metaetiğin sorgusal yaklaşımına zemin
hazırlamaktadırlar. İnceleme alanlarından birinin toplumların âdetleri, gelenekleri, görenekleri,
töre ve örfleri olan halkbiliminden bağımsız yapılan etik ve metaetik çalışmaları eksik bir çalışma
durumundadır.
Çalışmamızda; Halkbilimi ile Etik ve çağımızın en yeni kuramlarından biri olan Metaetik
arasında geliştirilebilecek ortak bakış açıları gündeme getirilmiş ve üç alanın da ortaklığıyla
oluşturulacak çalışmalarda izlenebilecek yeni yöntemler üzerine düşünceler ortaya konmuştur.
Çalışmamız; halkbilimsel bağlamda, disiplinlerarası bakış açısıyla yapılacak araştırmalarla
yanlış bakış açısıyla oluşturulan etik, metaetik konularının felsefenin araştırma alanına girdiği
yönündeki yaygın kanaatlerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olmak amacını taşımaktadır. Çok
uzun yıllardır birbirleriyle; temelde çalışma yöntemleri haricinde büyük farklılıklar bulunmayan
sosyal bilimler alanlarının, el ele vermeleri ve disiplinlerarası çalışmalar yaparak doğruya ve
gerçeğe ulaşma yolunda ortak hareket etmeleri gerekmektedir