Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir ilişki boyutu olarak görünen ordu ve siyaset münasebeti, değişik zamanlarda ve farklı kesimlerde tartışılmaktadır. Ordunun müdahale tarihindeki önemli duraklar olan: 27 Mayıs 1960, 22 Şubat 1962, 21 Mayıs 1963, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve son olarak, 15 Temmuz 2016 müdahaleleri veya müdahale girişimleri, aslında bir sürekliliğin en üst aşaması olarak tanımlanabilir. Buna göre; ordu, fiili müdahale dışına, vesayet edici özelliğiyle siyasetin belirleyicilerinden; demokratik rejimle bağdaştırılması mümkün olmayan iç siyasal aktörlerden biridir. Siyasal-toplumsal sözleşme niteliğinde olduğu varsayılan anayasaların yapım süreçlerindeki müdahilliği düşünüldüğünde, doğrudan yönetimde olmadığı dönemlerde bile etkinliğinin en üst seviyede olduğu görülmektedir. Müdahale geleneğinin varlığı ortadayken, her müdahalenin aynı saiklerle yapıldığı söylenemez. Nitekim bu çalışmada, darbelerin; kadro, gerekçe, ekonomi politik ve dış dinamikler açısından karşılaştırması yapılmış ve her bir darbenin, bu bağımsız değişkenler eşliğinde farklılık arz eden bağımlı değişken özellikleriyle mücehhez olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. 12 Eylül’ün hiyerarşik düzen içinde olma özelliğiyle diğerlerinden ayrıldığı; 27 Mayıs’ın bu özellikten yoksun olduğu; 12 Mart’ınsa tabandaki reaksiyonun emir-komuta çizgisinde tutulma telaşıyla içkin olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Diğer girişim ve darbelerle karşılaştırıldığında, 15 Temmuz’un yerinin çok farklı; bir yanıyla ordu gücünü araçsallaştırma noktasında ana eğilimle uyumlu olmasına rağmen, ülke birliği kaygısını taşımayan, tam anlamıyla yabancı bir gücün güdümünde, küresel hegemonyanın emir ve komutasında olduğu tespit edilmiştir. Cumhuriyetin kurucu felsefesinin en yoğun dozda temayüz ettiği ve bu durumun belli eleştirellikle kimi zaman gündeme getirildiği böylesi bir kurum içine sızma; süreç içinde kripto elemanlarını tepe noktalara taşıma işlevini; adli ve idari mekanizmalardaki mensupları vasıtasıyla, kendi açısından ordu içi harici unsurları tasfiye etmeyi sağlamada kritik aşamayı geçmiş olan bir terör örgütünün arkasında olduğu bu girişim, gerçek manada sui generis bir hadisedir. Nitel araştırma özelliklerini gösteren çalışmada, son derece zengin bir kitaplığa sahip olan ordu-siyaset ilişkisine dair araştırmalardan yararlanılmıştır.
27 Mayıs Darbesi Talat Aydemir Ayaklanmaları 12 Mart Muhtırası 12 Eylül Darbesi 28 Şubat Süreci 15 Temmuz Darbe Girişimi.
Hakem Önerileri: Prof. Dr. İbrahim Şirin (Kocaeli Üniversitesi); Prof. Dr. Yılmaz Bingöl (Yıldırım Beyazıt Üniversitesi); Prof. Dr. Ahmet Nohutçu (İstanbul Medeniyet Üniversitesi); Prof. Dr. Turgay Uzun (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi).
The relationship between the military and politics, which appears to be an important phenimenon in the history of the Republic of Turkey, has been discussed at different times and in different circles. Important turning points in the history of the military's intervention are May 27, 1960, February 22, 1962, May 21, 1963, March 12, 1971, September 12, 1980, February 28, 1997 and finally, July 15, 2016, those interventions or intervention attempts can be defined as the highest stage of a continuity. Accordingly, the military is one of the determinants of politics with its tutelary characteristic outside of de facto intervention; it is one of the domestic political actors that cannot be reconciled with the democratic regime. Considering its involvement in the making of constitutions, which are assumed to be political-social contracts, it is seen that its effectiveness was at the highest level. While the existence of a tradition of intervention is obvious, it cannot be said that every intervention is done with the same motives. As a matter of fact, this study compares the coups in terms of cadres, justifications, political economy and external dynamics, and tries to reveal that each coup comprises different dependent variable characteristics and those are also accompanied by independent variables. This article argues that the coup d’etat of September 12th differed from the others by being approved within the command hierarchy of the army. On the contrary, the coup d’etat of May 27th lacked this chracteristic whereas the one of March 12th took pains to accomodate the reaction from low ranking officers within the command structure, at least on the surface. When compared to these coup d’etats and coup attempts, the July 15th coup attempt showed totally different characteristics even though it also tried to employ the military as a political tool. The coup d’etat attempt of July 15th was conducted under the influence of a foreign power and in accordance with its plans for global hegemony without any consideration to the interests and unitarian structre of the Turkish Republic. The infiltration of a terrorist organizaton through its cyrpto members into the Turkish army, the very institution in which the founding philosophy of the Turkish Republic found its embodiment, was astonishing. Beyond this infiltration, the terrorist organization also succeeded in moving up its members within the command hierarchy of the army with the help of its members within the government and the judiciary by disrupting the usual chain of promotion. The July 15th coup attempt was conducted through these officers unjustly promoted to the higher ranks with the interference of the terrorist organization. These characteristics made the July 15th a sui generis case in the history of Turkish coup d’etats and coup attempts. This study relies on a qualitative research deriving from the extensive literature on state, military and politics in Turkey.
27 May Coup Talat Aydemir Rebellions 12 March Memorandum 12 September Coup 28 February Process 15 July Coup Attempt.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türkiye Cumhuriyeti Tarihi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 26 Ekim 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 29 Ekim 2023 |
Gönderilme Tarihi | 30 Temmuz 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cumhuriyet'in 100. Yılında Türkiye |
Avrasyad''de yayınlanan makaleler, Creative Commons Atıf-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır. Bilimsel araştırmaları kamuya ücretsiz sunmanın bilginin küresel paylaşımını artıracağı ilkesini benimseyen dergi, tüm içeriğine anında açık erişim sağlamaktadır. Makalelerdeki fikir ve görüşlerin sorumluluğu sadece yazarlarına ait olup Avrasyad''nin görüşlerini yansıtmazlar. Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası