Abstract
Bu makalede, Shirley Jackson'ın aynı adlı romanından uyarlanan The Haunting of Hill House (Tepedeki Ev) dizisi incelenmiştir. Tepedeki Ev, bir ailenin yaşadığı travma ve yasları büyümenin çetin süreci içinde incelikle anlatmıştır. Dizideki hayaletler, yaşamdaki kayıpları, keşkeleri ve irili ufaklı korkuları sembolize eder. Dizinin anlatısı; aile temsili, yas kavramı ve ayrışma-birleşme süreci ekseninde incelenmiştir. Bu anlatı içinde aile; geleneksel heteronormatif roller üzerine kurgulanmıştır ve ailenin insanın hayatında bıraktığı köklü etkiler örneklenmiştir. Ev kurgusunda, bir nesne olarak annenin taşıdığı sembolizmden de faydalanılmıştır. Evin ve içindeki hayaletlerin arzusu, insanların orayı asla terk etmemeleridir; bu aile kurumuna bir eleştiri olarak okunabilir. Tepedeki evin temsil ettiği aile, bir hatıradan öte gerçekten de bir ömür peşimizi bırakmayan bir hayalet gibidir. Dizi, yas kavramını ele alırken yasın beş evresini aktarmıştır ve anlatı içinde hikayedeki beş kardeş, Kübler-Ross’un yas kuramının beş evresini simgelemektedir. Yasın evrelerinin birbirinden kopuk olmadığı ve bu evrelerin doğrusal ilerlemediği, zaman zaman evreler arası geçişler görülebildiği kardeşlerin üzerinden sembolik biçimde aktarılmıştır. Dizinin irdelediği bir diğer nokta ayrışma-bireyleşme sürecidir. Dizinin anlatısı, bu sürece çocukların perspektifinden ziyade annenin gözünden yaklaşmıştır. Bu sürecin anne tarafından zorlukla karşılanması ve annenin simbiyotik ilişkinin kırılmasına direnç göstermesi dizideki anne üzerinden sembolik olarak anlatılmıştır.