The issue of the presence of foreign words in the language of the Arabs and the Holy Qur’an in particular is one of the most important issues that have occupied Arab scholars, linguists, grammarians and interpreters since the beginning of their scientific renaissance, and left a great impact on their intellectual opinions, and they were divided towards that between supporters, opponents, and mediators between them.
The Arabs in the pre-Islamic period had a strong connection with many nations by virtue of contiguity, and their language came expressive of this contiguity, and from these nations that were related to Arabs and the Arabic language in its pre-Islamic era "Turk", which is a large nation that occupied before and after Islam a large geographical area in Central Asia and the Arabs had old links with them, evidenced by their poems in pre-islamic era, and the hadiths of the prophet in which the Turks were mentioned, and then we do not find it strange that the Qur’an immortalizes the languages of the Turk, and indicates what was between them and the Arabs in terms of relationship and contiguity, so we find in it their words : "Ghassak, Ya'gog, Ma'gog, Akwab and Tannur," as will be evidenced by the research, and this Words, even if they are few in the Qur’an, are sufficient to indicate this link between the Turk and the Arabs, and at the same time warns us to search in this field, and to go into this field not only at the level of the Qur’an but also at the level of all language, especially in its pre-Islamic era, in order to reveal that the relationship between Arabs and Turks did not begin after Islam as it might be thought, but rather its root go back to the pre-islamic era.
Arap Dilinde ve özellikle de Kur’an-ı Kerim’de (sonradan arapçalaşmış) yabancı kelimelerin bulunup bulunmadığı meselesi, ilmî gelişmelerinin ilk dönemlerinden itibaren dilciler, nahivciler ve müfessirleri meşgul eden ve dil görüşleri üzerinde büyük etkisi olan önemli konulardan birisidir. Lügat âlimleri; acem lafızları kabul edenler, reddedenler ve ikisi arasında orta yolu takip edenler şeklinde ayrılırlar.
Cahiliye Döneminde Araplar, komşuluktan kaynaklı pek çok milletle güçlü bir iletişime sahiplerdi ve dilleri ise bu komşuluğu yansıtmaktadır. Cahiliye Döneminde Araplarla ve Arapçayla irtibatı olan milletlerden birisi ise, İslamiyet’ten önce ve sonra Orta Asya’da büyük bir coğrafyaya sahip olan Türklerdir. Cahiliye Dönemi şiirleri ve Türk lafzı geçen hadis-i şerifler, Arapların erken dönemde Türklerle bağlantısını ortaya koymaktadır. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’in, Türk dillerini ebedileştirmesi ve onlarla Araplar arasındaki ilişki ve alakayı göstermesini tabii karşılıyoruz. Çalışmada açıklanacağı üzere Kurân-ı Kerîm, Türklerin ğassâk, Ye’cüc, Me’cüc, ekvâb, tennûr gibi lafızlarını iki kapağı arasında zikretmektedir. Az olsa bile Kur’an-ı Kerim’deki söz konusu bu kelimeler, Türklerle Araplar arasındaki irtibatı göstermeye yeter. Bu durum, aynı zamanda bizleri bu sahada araştırmaya sevk etmektedir. Bu alanla ilgilenmek, Kurân’dan ziyade Cahiliye dönemi başta olmak üzere dili bütün boyutlarıyla araştırmak anlamına gelir. bilakis tüm dil üzerinde, özellikle Cahiliye Dönemi üzerinde çalışmaktır. Nitekim elinizdeki bu çalışma, Araplarla Türkler arasındaki irtibatın zannedildiği gibi İslamiyet’ten sonra başlamayıp İslam öncesine dayandığını ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Primary Language | Arabic |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2019 |
Submission Date | September 3, 2019 |
Acceptance Date | December 4, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Issue: 10 |