The Order of Assassins, led by Hassan Sabbah, was one of the dangerous military arms of the Ismaili creed in the fifth and sixth centuries AH. It established a state extending over several citadels over a continuous geographical area until it became known the land of Ismailia. The order continued to resist adversaries from east and west through employing both a defensive and offensive strategy at the same time. The first strategy is having an organised army -in the contemporary sense- which can change and be a tool for the expansion of the state. As for the second strategy, it was based on the assassination of key adversaries. This was an unconventional tactic and the most dangerous of that time, as Muslims in that period were not familiar with such methods in wars or in peace; A man would disguise himself amongst the people and then attack the ruler or the target figure, killing him without being noticed by others, and without caring whether he is killed or if he would survive this attempt. This new method caused panic and terror in many of the neighbouring lands at that time. It must be noted that their fame travelled far and the English word Assassin is a corruption of the Arabic words Hashashin, due to their fame for targeted killing and thus spreading fear to those in their proximity in the Muslim World or even into Europe. The disciples that committed these acts were known as the Fida'is, the key figures that managed to kill the Vizier of the Seljuk state, Nizam al-Mulk in Ramadan 485AH/1092CE., as well as numerous assassination attempts of Muslim and non-Muslim military leaders. The paper deals with the relationship between the Ayyubids, and Salah al-Din in particular, with the Order of the Assassins, through focusing on their religious backgrounds, and the premises, which was a major cause of the conflict. In doing so, the paper briefly discusses the doctrinal background of the Nizari Isma'ili sect, as well as what Salah al-Din and his Sunni army represented. As for the military character and valour of the Assassins, this was represented through discussing two important figures from the Assassins, Hassan Sabbah and Rashid al-Din Sinan, and the relationship of the latter with Salah Al-Din. The study also briefly discusses the attempts by the Order to assassinate Salah al-Din through going back to primary sources that were contemporary to the events, such as the historian Ibn Abi Shama amongst other. They killed many leaders, politicians, statesmen and scholars, even this method caused terror and threats among many soldiers of neighboring countries, and it was among those attempts through which they sought to eliminate their competitors, including the attempt to assassinate the Ayyubid leader Salah al-Din.
İsmailiyye, İsnâ Aşeriyye’den sonra en büyük Şia fırkası sayılmaktadır. İsmailiyyenin yaşadığı en büyük bölünme, Fatımî halifesi Mustansır Billah’ın vefatından sonra gerçekleşmiştir. İsmâilîlerden bir grup el-Mustansir Billah'dan sonra oğlu Nizar’ın diğer grup da oğlu al-Musta'li'nin imam olması gerektiğine inanmaktaydılar ve aralarındaki ihtilafın merkezinde de bu ayrılık yatmaktaydı.
Fatımi İsmaililiği, doğu ve batıdan insanları kendine çekmeye çalıştı. Bu süreçte İsmaililik düşüncesine tabi olan en önemli isimlerin başında İran asıllı Hasan el-Sabah yer almaktaydı. O, İsmâilî akidesini öğrenmek üzere Mısır'a geldi ve Nizar imamlığına bağlandı. Sonrasında İsmâlî inancını yaymak ve mezhebin fikirlerine dayalı bir devlet kurabilmek için bir kale inşa etmek üzere geri döndü. Adına Alamut denilen bu kaleyle yetinmeyerek çevrede yer alan diğer kaleleri de fethetmeleri sonrasında bir devlet gibi hareket etmeye başladılar.
İsmailiye devleti, coğrafi olarak bir bölgeye ve kalelerini savunacak bir orduya sahip olduktan sonra bölgedeki birçok ülke için tehdit haline geldi. Özellikle düşmanlarına o tarihe kadar eşine rastlanmadık bir yöntem olan suikast stratejisini kullandılar. O tarihte Müslümanlar tarafından bilinmeyen bu stratejiye göre casuslarını ve fedailerini düşman ordugâhına gönderiyorlardı ve gizlenen bu casus fırsatını bulduğunda hedefteki komutanı öldürmek üzere harekete geçiyordu. Bu yöntemle birçok komutan, siyasetçi ve ilim adamı öldürülmüştür. Bu yöntem birçok komşu ülke orduları için bir terör tehdidi oluşturdu. Onların rakip gördükleri düşmanları yok etme çabaları arasında Eyyubi lideri Selahaddin’e suikast girişimi de yer almaktaydı.
Bu çalışma, İsmâilîler ile onlardan bir grup olan Haşhaşîlerin ortaya çıkışları ve kurdukları devlet hakkında kısa bir girişten sonra Selahaddin ve devleti Eyyûbiler ile Haşhaşiler arasındaki ilişkilere özellikle Selahaddin’in Mısır’da bir kuvvet olarak ortaya çıkması ve yükselişi sonrasında Haşhaşilerin siyasi ya da mezhepsel nedenlerle onu yok etmeye yönelik faaliyetlerine odaklanmaktadır.
Primary Language | Arabic |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 |