Kudüs şehri, insanlık tarihinin şekillenmesi ve dinlerin bu şekillenmeye müdahil olması kapsamında ele alınması gereken bir şehirdir. Beytülmakdis’in Yahûdîlik, Hristiyanlık ve İslâmiyet için önemi, şehrin dinler arası mücadele sahası olmasına temel teşkil etmiştir. Ortaçağların en önemli ve geniş çaplı olaylar silsilesi olan Haçlı seferleri, başlangıcında Kudüs’ü Müslümanların elinden kurtarmaK amacıyla şekillenmiştir. Avrupa Hristiyan dünyası kendi iç dinamikleri, yetersiz toprakları ve buna mukabil fazla gelen soylularını Doğu’ya yönlendirebilmek adına Kudüs’ün kurtarılması fikrini ortaya çıkarmıştır. 1096 yılında seferberlik olunan I. Haçlı seferinde Kudüs Müslümanların elinden alınarak Haçlıların eline geçtiğinde Avrupa Hristiyan dünyası bunu büyük bir sevinçle karşılamıştır. Beytülmakdis’in Müslümanlardan alınıp bölgede bir Haçlı devletinin kurulması bölge siyasetine Haçlı faktörü bağlamında yeni aktörler katarken; Kudüs’ün Hristiyanların eline geçmesi Avrupa muhayyilesinde kutsal olanı kurtarmanın ne denli kıymetli olduğunu göstermiştir. Bölgede Müslümanların siyaseten güçlenip Selahaddin Eyyûbî eliyle Kudüs’ün yeniden fethi (1187) ise Haçlıların Kudüs’ü kurtarma söylemini yinelemelerine sebebiyet vermiştir. Kudüs’ün Haçlı hâkimiyetinden çıkması Avrupa dünyasında büyük bir felaket olarak görülmüştür. Bunun için yapılan çağrılar bir şehrin kurtarılması söyleminden ziyade aşağılanan Hristiyan şerefinin geri kazanımı şeklinde tezahür etmiştir. Bu çalışmamız 1187’den sonra Kudüs’ü kurtarma fikrinin Avrupa Haçlı zihniyetinde nasıl yer ettiğini kaynaklar ışığında ele almaktadır. Ayrıca Kudüs’ün kutsallığının Haçlı muhayyilesinde İslâm düşmanlığı ile nasıl pekiştirildiğini de çalışmamızda ortaya koyduk. Son olarak “Kudüs’ü Kurtarma” söyleminin temelinde vurgulanan noktada peygamberler savaşının körüklendiğini ve bunun oryantalist çalışmalarda baskın bir şekilde işlendiğini tespit ettik.
The city of Jerusalem is a city that should be handled within the scope of shaping human history and intervening in this formation of religions. The importance of Bayt al-Maqdis for Judaism, Christianity and Islam has formed the basis for being a field of interfaith struggle. The Crusades, the most important and wide-ranging series of events of the Middle Ages, were shaped with the aim of saving Jerusalem from Muslims at the beginning. The European Christian World has come up with the idea of saving Jerusalem in order to direct its own internal dynamics, inadequate lands and sending the surplus nobles to the East. The European Christian World welcomed this with great joy when Jerusalem was conquered at the hands of the Crusaders during the first Crusade, which was mobilised in 1096. While taking Bayt al-Maqdis from Muslims and establishing a Crusader state in the region added new actors to the regional politics in the context of the Crusader factor; the passing of Jerusalem to the Christians has shown how precious it is to save the holy in the European imagination. The political strengthening of the Muslims in the region and the liberation of Bayt al-Maqdis on the hands of Salah al-Din (1187) caused the Crusaders to repeat the discourse of saving Jerusalem. The re-conquest of Bayt al-Maqdis from the Crusader domination was seen as a major disaster in the European World. The calls for this was manifested as the recovery of the humiliated Christian honour rather than the rhetoric of saving a city. This study discusses how the idea of saving Jerusalem after 1187 was embedded in the European Crusader mentality in the light of the sources. In addition, this study shows how the sanctity of Jerusalem was reinforced by anti-Islamic rhetoric in the Crusader imagination. In conclusion it has been determined that at the point emphasised on the basis of the "Save Jerusalem" discourse, the war of prophets was fuelled and this was handled dominantly by orientalist studies.
مدينة القدس هي مدينة يجب التعامل معها في نطاق تشكيل التاريخ البشري والتدخل في تشكيل الأديان. شكلت أهمية بيت المقدس بالنسبة لليهودية والمسيحية والإسلام الأساس لكونه ميدانًا للنضال بين الأديان. تم تشكيل الحروب الصليبية ، وهي أهم سلسلة أحداث في العصور الوسطى وواسعة النطاق ، بهدف إنقاذ القدس من المسلمين في البداية. لقد توصل العالم المسيحي الأوروبي إلى فكرة إنقاذ القدس من أجل توجيه دينامياته الداخلية ، والأراضي غير الملائمة ، وإرسال الفائض من النبلاء إلى الشرق. لقد رحب العالم المسيحي الأوروبي بهذا الأمر بفرح كبير عندما تم غزو القدس على أيدي الصليبيين خلال الحملة الصليبية الأولى ، والتي تم حشدها عام 1096. وأثناء أخذ بيت المقدس من المسلمين وإقامة دولة صليبية في المنطقة ، أضافت جهات فاعلة جديدة إلى المنطقة. السياسة الإقليمية في سياق العامل الصليبي. لقد أظهر انتقال القدس للمسيحيين كم هو ثمين إنقاذ المقدس في المخيلة الأوروبية. دفع التعزيز السياسي للمسلمين في المنطقة وتحرير بيت المقدس على يد صلاح الدين (1187) الصليبيون إلى تكرار خطاب إنقاذ القدس. كان ينظر إلى إعادة فتح بيت المقدس من الهيمنة الصليبية على أنها كارثة كبرى في العالم الأوروبي. وقد تجلت الدعوات إلى ذلك على أنها استعادة شرف المسيحيين المهين بدلاً من خطاب إنقاذ مدينة. تناقش هذه الدراسة كيف اندمجت فكرة إنقاذ القدس بعد 1187 في العقلية الصليبية الأوروبية في ضوء المصادر. بالإضافة إلى ذلك ، توضح هذه الدراسة كيف تعززت قدسية القدس بالخطاب المعادي للإسلام في المخيلة الصليبية. وخلاصة القول أنه عند النقطة التي تم التأكيد عليها على أساس خطاب "أنقذوا القدس" ، فإن حرب الأنبياء قد تم تأجيجها وتم تناولها بشكل أساسي من خلال الدراسات الاستشراقية.
الحملة الصليبية الثالثة الصليبيون القدس بيت المقدس عيسى محمد
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 21 Issue: 1 |
ISSN:1367-1936, e-ISSN:2514-6009