Geleneksel terörizm çalışmalarında failler ve eylemleri eril bir çerçevede ele alınmaktadır. Bu durum literatürün önemli bir kısmında terörist olanın sadece erkek olduğu algısının hâkim olmasına neden olmuştur. Özünde klasik savaş anlatılarına dayanan bu tezahürler; barışçıl, kırılgan ve savaşlardan korunması gereken kurban kadın profiline karşı; savaşçı, cesur, kadını koruyan erkek profili algısı toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin devam etmesine imkân tanımıştır. Böylelikle bu mevcut algı birçok kültürde kadının şiddete ve terörizme kanalize olamayacağı şeklindeki cinsiyetçi algıyı şekillendirmiştir. 9/11 terör saldırılarından sonra benzer bir bakış açısı aşırıcılık ve radikalleşme konularında da yaşanmıştır. Kişilerin radikalleşmesine, örgütlere kanalize olmasına imkân tanıyan hususlar arasında birçok faktör ele alınmasına rağmen cinsiyet, toplumsal cinsiyet sıklıkla ihmal edilmektedir. Fakat uluslararası siyaset arenasında “kadınların nerede” olduğu sorusunun yanıtlarını arayan feminist akademisyenler, en nihayetinde toplumsal cinsiyet algılarını adeta yapısöküme uğratan, terörist stratejiyi benimseyen kadınları gün yüzüne çıkarmanın önemi üzerinde durmuştur. Her ne kadar akademik yazında yeteri kadar araştırma konusu olmasalar da coğrafi bir sınır olmadan etnik bölücü, Marksist-Leninist, dini temelli, ekoterörizm ve aşırı sağ gibi çok çeşitli gruplarda terörizme bulaşan kadınlar yer almaktadır.
Eril, beyaz ırkçı, Yahudi, Müslüman ve yabancı düşmanlığı, göçmen karşıtı gibi çeşitli ideolojilerle hareket eden ve Batı dünyasında gittikçe artan eylemleriyle göze çarpan aşırı sağcı yapıların ideolojilerinin bir ayağında da kadın düşmanlığı yer almaktadır. Kadın düşmanı ve anti-feminist söylemlerine rağmen birçok kadının çeşitli rollerle aşırı sağcı örgütlerde yer aldığı görülmektedir. Toplumsal cinsiyet ve terörizmin kesişimselliğini belirgin bir şekilde kabul eden bu araştırma açıkça şu soruları yanıtlama gayesi gütmektedir: “Anti-feminist, kadın düşmanı aşırıcı sağcı yapılarda kadınlık ne ifade etmektedir?” “Kadınlar bu yapılarda hangi rollerde yer almaktadır?”. Anti-feminist, anti-toplumsal cinsiyet, kadın düşmanlığı anlatıları yalnızca erkeklerin radikalleşmesine ve teröre kanalize olmasına hizmet etmekle kalmamaktadır. Söz konusu bu çalışma, feminist merak ve Eleştirel Terörizm Çalışmalarının kesişim noktasından esinlenerek terörizm sorunsalını kadın ve toplumsal cinsiyet merkezinde ele almaktadır.
In traditional terrorism studies, the perpetrators and the act are treated in a masculine framework. The academic literature reflected stereotypical gender beliefs; consequently a significant percentage of it gave the impression that terrorists are exclusively men. After the 9/11 terrorist attacks, a similar perspective on extremism and radicalization was experienced. While discussing many factors as enablers of radicalization and recruitment, gender is often neglected in terrorism studies. However, feminist scholars searching for answers to the question of "where women are" in the international political arena have emphasized the importance of unearthing women who ultimately deconstruct gender perceptions and adopt terrorist strategies.
Misogyny is a pillar of the ideologies of far-right extremist structures, which act with various ideologies such as masculine, white supremacist, Jewish, Muslim, xenophobic and anti-immigrant, and which stand out with their increasing actions in the Western world. Despite their misogynistic and anti-feminist rhetoric, it is seen that many women engage in far-right organizations with their various roles. This research, which explicitly acknowledges the intersectionality of gender and terrorism, explicitly seeks to answer these questions: “What does femininity mean in anti-feminist, misogynistic far-right structures” and “What roles do women play in these structures?”. Inspired by the intersection of feminist curiosity and Critical Terrorism Studies, this study addresses the problem of terrorism at the center of women and gender.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | International Relations |
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | March 29, 2023 |
Submission Date | February 19, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 |