The foreign policy of Isreal whose security concerns is at the forefront since its establishment is largely developed related to these concerns. Since 1948, the obsession of everyone will abate Israel and the paranoia of being beseiged made Israel entirely “a garrison state” day by day. To this end, Israel actualized the environmental strategy against the Arabian countries in 1950s and after 1979, developed a similar policy towards the new enemy,Iran. As in the past, Turkiye’s become the most significant actor of this policy that is perceived as “New Periphery Strategy” and the South Caucasus Countries which gained their independence with the collapse of Soviet Union in 1991 have become the new elements of Isreal’s containment policy of Iran.
Kurulduğu günden bu yana güvenlik kaygıları ön planda olan İsrail’in dış politikası büyük oranda bu endişelere bağlı olarak gelişmiştir. Herkesin İsrail’i yok edeceği saplantısı ve kuşatılmışlık duygusu İsrail’i gün geçtikçe tam anlamıyla bir “garnizon devlet”1 haline getirmiştir. Bu anlayış çerçevesinde İsrail; 1950’li yıllarda Arap ülkelerine karşı “Çevre Stratejisi”ni hayata geçirmiş, 1979’dan sonra ise yeni düşman İran’a yönelik benzer bir politika geliştirmiştir. “Yeni Çevre Stratejisi” olarak değerlendirilen bu politikanın en önemli aktörü geçmişte olduğu gibi bugün de Türkiye olmuş, 1991’de Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle bağımsızlığını kazanan Güney Kafkasya ülkeleri İsrail’in İran’ı çevreleme stratejisinin yeni unsurları haline gelmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | August 1, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Issue: 82 |
Ahmet Yesevi University Board of Trustees