Vakıa olarak muayyen bir tarih içindeki muhataplarına ilahi maksat ve
manaları iletmek üzere gönderilmiş bir kitap olan Kur’an’ın, ilk muhataplarının
yeteneklerini ve birikimlerini dikkate alması olgusal bir gerekliliktir. Çünkü
kelam, belagat ve fesahatin zirvesinde inşa edilse dahi muhatabının zihinde
mütekellimin kastettiği manaya tekabül etmediği müddetçe taraflar arasında
iletişimi sağlayabilecek nitelik ve yeterliliğe sahip olamaz. Kur’an söz konusu
olduğunda bu, mütekelliminin Zȃt-ı ilahi olması dolayısıyla hitabın ve muhatabın
tabiatlarının farklılığından kaynaklanan ontolojik ve epistemolojik bir
sorundur. Dolayısıyla son derece sofistike bir sorundur. Ancak Allah’ın apaçık
beyanı olmak vasfıyla Kur’an, okunmak, anlaşılmak ve yaşanmak üzere indirildiği
muhakkaktır. Bu amacı gerçekleştirebilmek için muhatabının iletişim araçlarını,
dilini ve özgün ifade biçimlerini kullanmış; içerdiği manaları ve maksatları böylelikle
muhatabının zihnine yaklaştırmış, onun sözcüklerini, onun kavramlarını ve
ıstılahlarını kullanarak kendisi ile muhatap arasında bir muvazaa tesis
etmiştir. Esasen onun apaçık Arapça bir beyan olmasının hikmeti budur.
Üslȗbu’l-Kur’an, bu ilahi hikmetin tecellilerinden biridir. İşte bu hikmet
nedeniyle tefsir ilmi, Kur’an lafızları ve ibarelerinin anlamları ve
delaletlerini tespit etmek için üslȗbu’l-Kur’an’a, anlama, açıklama ve
anlamlandırma (tefsir ve te’vil) faaliyetlerinde müracaat etmek durumundadır.
Zira ilahi bir söz olması itibarıyla Kur’an’ın hangi sözdiziminde, hangi
üslȗpta, hangi zihinsel/mantıki bağıntıda ve tarihsel bağlamda hangi manaya
delalet ettiğini belirleyebilmek için üslȗbu’l-Kur’an’ı bilmek gerekmektedir. Bu
gerekliliğin bir neticesi olarak bu makale, ilahi murada delalet kaydıyla
üslȗbu’l-Kur’an meselesini ele almaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2018 |
Gönderilme Tarihi | 11 Şubat 2018 |
Kabul Tarihi | 10 Nisan 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 2018 Sayı: 35 |