This paper studies
the relations of philosophy of science and economics. Whether in reality in
nature or in social reality, it is thanks to the findings of scientific
research, methods and philosophy of science. Methodology in economics is the
way to reveal the laws of motion of the economic world. The relation of
philosophy of science and economics has been appeared before economics is a
science. Aristotle is a person who is first thinkers that investigate of
problems on the area of philosophy of science, emphasizes that essence of home
economics has been formed production for using. Improvements at natural
sciences have been prepared to birth of economics. Adam Smith is a person who
has been won scientific legality to economics with explain the labour theory of
value. Neo-classical economics has been explained to value with utility instead
of labour by approach of marginal utility. Along with logical positivism, which
has been called the traditional view in philosophy of science, philosophy of
science has become an independent science discipline. Popper developed the
principle of falsifiability versus the principle of verifiability of logical
positivism. Keynes upset the theoretical basis of the schools of classical and
neo-classical economics which based on “automatically full employment
equilibrium” by use to experiences of the great depression during the 1930s.
Neo-classical theory renovate and develop itself due to happenings in economy
that is falsifying to some part of prudence of Keynes. Important thinkers at
field of philosophy of science which criticize logical positivism and improving
to new developments belonging to methodology was Kuhn, Lakatos and Feyerabend after
Popper. Theories and methodologies have been changeable at all sciences within
of time. In that case we can goes to the way of avail of affluence of different
methodologies although engaged to a single method.
Bu çalışmada bilim felsefesi ve
iktisat ilişkisi incelenmektedir. Doğadaki gerçeklik olsun, sosyal gerçeklik
olsun, bilimin onun üzerine eğilip yasaları bulup çıkarması, yöntem, bilim
felsefesi sayesindedir. İktisatta yöntem ise, ekonomik dünyanın hareket
yasalarını ortaya çıkarmakta izlenecek yol oluyor. Bilim felsefesi ve iktisat
ilişkisi, iktisat bilim haline gelmeden önce başlamıştır. Bilim felsefesi
alanındaki sorunları inceleyen ilk düşünürlerden biri olan Aristotales, ev
idaresinin özünü, kullanım için üretimin oluşturduğunu vurgulamaktadır. Doğa
bilimlerindeki devrim niteliğindeki ilerlemeler, iktisat biliminin doğuşunu
hazırlamıştır. Adam Smith, emek-değer yasasını açıklayarak iktisata bilimsel
meşrutiyetini kazandıran kişi olmuştur. Neo-klasik iktisat, marjinal fayda
yaklaşımıyla değeri emek yerine faydaya atfetmiştir. Bilim felsefesinde
geleneksel görüş olarak adlandırılmış olan mantıksal pozitivizm ile birlikte,
bilim felsefesi, bağımsız bir bilim disiplini olmuştur. Popper, mantıksal
pozitivizmin doğrulanabilirlik ilkesine karşı yanlışlanabilirlik ilkesini
geliştirmiştir. Keynes 1930’lardaki büyük dünya bunalımının tecrübelerini de
kullanarak, klasik ve neo-klasik iktisat okullarının “kendiliğinden tam
istihdam dengesi”ne dayanan teorik temellerini altüst etti. Ekonomideki
gelişmelerin Keynes’in öngörülerinin bir kısmını yanlışlamasına paralel bir
şekilde neo-klasik teori de kendisini yeniledi ve geliştirdi. Bilim felsefesi
alanında Popper’den sonra mantıksal pozitivizmi eleştiren ve yönteme ilişkin
yeni açılımlar geliştiren önemli düşünürler Kuhn, Lakatos ve Feyerabend
olmuştur. Bütün bilimlerde, zaman içinde teoriler ve yöntemler
değişebilmektedir. O halde günümüzde tek bir yönteme bağlı kalmak yerine farklı
yöntemlerin zenginliğinden istifade etme yoluna gidilebilir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Economics |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | October 14, 2019 |
Acceptance Date | July 9, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 1 Issue: 4 |