Aim: Main objective is to compare and discuss results of whom were operated by laparoscopic or open repair due to peptic ulcer perforations based upon demographic properties and clinical findings.
Materials and Methods: 34 (F/M=6/28 ((17,5%/82,5%)) patients were included in the study. Laparoscopic surgery was performed for 9 (26,5%) patients, whereas 25 (73,5%) patients were operated with open surgery. Primary repair with omentopexy procedure was performed for 22 (65%) patients, 11 (%32) other patients had been treated by Graham patch and remaining 1 (%3) patient had been operated by primary repair only of whom all were operated by different surgeons. 7 (28%) complications were observed with open surgery due to differing causes such as surgical site infections (SSI) (n=3), atelectasis (n=2), and intra-abdominal infection (n=2). Average time of hospital stays for laparoscopic and open procedures were 5,8 and 8,7 days consecutively.
Results: According to the EMG result, bilateral moderate CTS in 12, unilateral moderate CTS in 10, unilateral severe CTS in 15, bilateral severe CTS in 10, and bilateral mild CTS in 3. CRP, albumin and CRP / albumin ratio between the control group and stages of CTS were not statistically significant.
Conclusion: Although laparoscopic procedure bounder technical difficulties during learning curve, it has superiority over open surgery in regard with less length of stay and lower morbidity rates. Apart from scale systems used to asess clinical severity for peptic ulcer perforations, less post-operative pain and early return to daily life give clear advantage to laparoscopic surgery over open surgery.
Amaç: Genel cerrahi kliniğinde peptik ülser perforasyonu nedeniyle ameliyat edilen hastaların demografik özellikleri ve klinik takip bulguları değerlendirilerek karşılaştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntemler: 2014-2019 yılları arası 5 yıllık dönemde peptik ülser perforasyonu nedeniyle tetkik ve tedavisi yapılan hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Hastanenin medikal arşivinden yararlanılarak hastaların demografik özellikleri (yaş, cinsiyet, ek hastalık, operasyon öyküsü), cerrahi prosedürler (primer tamir, Graham usulü rafi, primer tamir ve omentopeksi), klinik takip bulguları değerlendirilmiştir.
Bulgular: Toplamda 34 (K/E=6/28 ((%17,5/%82,5)) hasta çalışmaya dahil edildi. 9 (%26,5) hastanın cerrahisi laparoskopik olarak yapılırken 25 (%73,5) hastaya açık cerrahi uygulandı. Toplamda 22 (%65) hastaya primer tamir ve omentopeksi işlemi uygulanırken, 11’ine (%32) Graham usulü rafi ve geriye kalan 1 (%3) hastaya sadece primer tamir yapıldı. Açık cerrahi uygulanan toplam 7 (%28) hastada farkı sebeplere bağlı komplikasyonlar görüldü; yara yeri enfeksiyonu (n=3), atelektazi (n=2), intraabdominal enfeksiyon (n=2)). Laparoskopik ameliyatlarda hastanede ortalama yatış süresi 5,8 gün iken, açık cerrahi uygulananlarda bu süre 8,7 gün idi.
Sonuç: Laparoskopik yaklaşım; açık cerrahiye kıyasla teknik zorluklar barındırabilmesine karşın, kısa yatış süresi ve düşük morbidite oranları açısından üstünlük sağlamaktadır. Kliniğin şiddetini gösteren skorlama sistemlerinden bağımsız olarak, post-operatif dönem daha az ağrı olması ve günlük hayata erken dönüş laparoskopik cerrahiyi daha avantajlı kılmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Clinical Sciences |
Journal Section | RESEARCH ARTICLE |
Authors | |
Publication Date | November 27, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 4 Issue: 3 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.