Bu araştırma, Mehmet Ali Ayni’nin Abdülkâdir Geylânî hakkında 1938’de yayımlanan Un Grand Saint de L’Islam, Abd-Al-Kadir Guilânî başlıklı biyografik eserini incelemektedir. Ayni’nin bu çalışması hem Çağdaş İslâm düşüncesi hem de modern tasavvuf tarihi araştırmacıları için şu iki açıdan önem taşımaktadır: 1. Erken Cumhuriyet döneminde, tek parti iktidarının İslâm ve laiklik politikaları gölgesinde varlık kazanan dinî neşriyat. 2. Yeni biyografi yazıcılığının tasavvuf alanındaki iz düşümleri. Bilindiği üzere 1930’lar Türkiye’sinde yeni siyasi rejim, yukarıdan dayatmacı modernleşme programını devreye sokarak redd-i miras söylemlerini dile getirmeye, din ve İslâm sahasında sert ve radikal kararlar almaya başlamış, dinî neşriyat sıfır noktasına yaklaşırken, tasavvuf ve tarikatlar ise İslâm düşünce geleneği içerisinde sapma ve bozulma olarak yorumlanmaya başlamıştır. Cumhuriyet ideolojisinin ve tek parti iktidarının etkisinin yoğun bir şekilde hissedildiği bu yıllarda Ayni, tasavvuf büyükleri hakkında biyografik metinler kaleme almaya cesaret eden ender aydınlardan biri olmuştur. Gerek eserin orijinal başlığında “sûfî”, “şeyh”, “veli” kelimelerinin kullanımından kaçınılması gerekse çalışmanın Fransızca olarak yayımlanması, dönemin etkisiyle izah edilebilirse de Ayni’nin herhangi bir rahatsızlık duymadan kitapta keramet ve menkıbe türü olaylardan yaşanmış gerçeklikler olarak bahsetmesi, bu hususta Batı’da yapılan çalışmalara referansta bulunması, yer yer Doğu’daki mistik gelenekler ile mukayese etmesi ve ikisi arasındaki ayrım noktalarına vurgu yapması dikkat çekicidir. Bununla birlikte Ayni’nin Geylânî dışında Gazzâlî, İbn Arabî, Hacı Bayrâm-ı Velî, Bursalı İsmail Hakkı, Celâleddin Devvânî ve Aziz Mahmud Hüdâyî hakkında yazdığı biyografiler dikkate alındığında onun hem kendi görüşlerini ifade etmek hem de Cumhuriyet idaresine ve Kemalist tarih yazıcılığına yönelik tenkitlerini seslendirmek için biyografik yöntemi araçsallaştırdığı söylenebilir. Tüm bu hususlar ışığında Ayni’nin Abdülkâdir Geylânî çalışması hakkında ulaşılan bulgular şu maddeler altında özetlenebilir: (i) Ayni’nin Abdülkâdir Geylânî biyografisi, müellifinin 1900’lerin başında yazmaya başladığı ve yaşamı boyunca devam ettirdiği “Türk Azizleri” projesinin bir halkasını oluşturmaktadır. (ii) Ayni, Geylânî biyografisini hem sûfîyi Batı’ya tanıtmak ve sevdirmek aynı zamanda İslâm tasavvuf ve ahlâkını bir sonraki nesle aktarmak için yazdığını ifade etmiş olsa da vahdet-i vücûd geleneğinin insan, evren ve âlem tasavvurunu anlatmak, Batı’dan tercüme edilen felsefi nazariyelerin bireysel ve toplumsal ahlâk planında yozlaştırıcı etkisini zayıflatmak ve Batı’da spiritüel bilgiyle ilgilenen düşünürlerin çalışmalarına referansta bulunarak tasavvufun meşruiyetini savunmak için biyografik yöntemi araçsallaştırmıştır. (iii) Ayni’nin biyografik eserlerinin bir tür “magnum opus”u olarak kabul edilebilecek olan Geylânî çalışması, modern bilimin etkisinin güçlü bir şekilde hissedildiği 1930’lu yıllarda etrafı ideolojik bir bulut kümesiyle halelenen keşf, ilham, rüya, keramet ve menkıbe gibi kavramların, herhangi bir kompleks duyulmaksızın anlatıldığı ender eserlerden biridir. (iv) Son olarak Ayni’nin yabancı dillere olan vukûfiyeti, donanımı ve müktesebatının yanı sıra oryantalist çalışmaları yakından takip ederek eserlerini Fransızca ve diğer yabancı literatüre aktarma arzusu onun sadece bir biyograf olarak değil aynı zamanda Doğu-Batı arasında mekik dokuyan bir kültür taşıyıcısı olarak tanımlanmasına olanak sağlamaktadır.
Tasavvuf Çağdaş Türk Düşüncesi Biyografi Yazıcılığı Mehmet Ali Ayni. Abdülkâdir Geylânî Abdülkâdir Geylânî Abdülkâdir Geylânî Abdülkâdir Geylânî Abdülkâdir Geylânî Abdülkâdir Geylânî Abdülkâdir Geylânî Abdülkâdir Geylânî
This study examines Mehmet Ali Ayni’s biographical work on ʿAbd al-Qādir al-Jīlānī, titled Un Grand Saint de L’Islam, Abd-Al-Kadir Guilânî, published in 1938. Ayni’s work is important for researchers of both contemporary Islamic thought and the history of modern Ṣūfism in the following two respects: 1-The religious literature that came into existence in the early Republican period under the shadow of the single-party government’s policies on Islam and secularism. 2-The projections of the new biography writing in the field of Ṣūfism. As it is known, in 1930s Turkey, the new political regime began to articulate the discourses of rejection of heritage and to take harsh and radical decisions in the field of religion and Islam by introducing the modernization program imposed from above, while religious publications approached zero point, and Sufism and Sufi orders began to be interpreted as a deviation and corruption within the tradition of Islamic thought. During these years, when the influence of the Republican ideology and the single-party rule was intensely felt, Ayni was one of the few intellectuals who dared to write biographical texts on Sufi greats. Although both the avoidance of the words “Ṣūfī”, “shaykh” and “walī” in the original title of the work and the fact that the work was published in French can be explained by the influence of the period, it is noteworthy that Ayni, without any discomfort, mentions the events such as miracles and legend as lived realities, refers to Western studies on this subject, occasionally compares them with the mystical traditions in the East and emphasizes the points of distinction between the two. However, apart from al-Jīlānī’s biography, considering Ayni’s other biographies on al-Ghazālī, Ibn ʿArabī, Hacı Bayram-ı Veli (Ḥāccī Bayrām-ı Walī), İsmail Hakkı Bursevi (İsmāʿīl Ḥaqqī Bursawī), Jalāl al-Dawwānī and Aziz Mahmud Hüdayi (ʿAzīz Maḥmūd Hudāyī), it can be said that he instrumentalized the biographical method both to express his own ideas and to voice his criticisms against the Republican administration and Kemalist historiography. Considering all these issues, the conclusions about Ayni’s work on ʿAbd al-Qādir al-Jīlānī can be summarized as follows: (i) Ayni’s biography of ʿAbd al-Qādir al-Jīlānī constitutes a link of the “Turkish Saints” project that the author started writing in the early 1900s and continued throughout his life. (ii) Although Ayni stated that he wrote his biography of al-Jīlānī in order to introduce and endear the Ṣūfī to the West as well as to transmit Islamic mysticism and ethics to the next generation, he also wrote his biography of al-Jīlānī in order to explain the conception of man, the universe and the world in the tradition of “waḥdat al-wujūd”. He instrumentalized the biographical method to weaken the corrupting influence of philosophical theories translated from the West on individual and social ethics and to defend the legitimacy of Ṣūfism by referencing the works of thinkers interested in spiritual knowledge in the West. (iii) This book, which can be considered a kind of “magnum opus” among Ayni’s biographical works, is one of the rare works in which concepts such as discovery, inspiration, dream, miracle and legend, which were surrounded by an ideological cloud in the 1930s when the influence of modern science was strongly felt, are explained without any obsession. (iv) Finally, Ayni’s knowledge of foreign languages, his equipment and acquisitiveness, as well as his desire to follow Orientalist studies closely and to translate his works into French and other foreign literature, allow him to be defined not only as a biographer but also as a cultural carrier who shuttled between East and West.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Sufism |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2024 |
Submission Date | September 7, 2024 |
Acceptance Date | December 9, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 26 Issue: 26 |
Bozok University Journal of Faculty of Theology (BOZIFDER) is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-Non-Derivatives 4.0 International Licence (CC BY NC ND).