Travma Sonrası Stres Bozukluğu fizyolojik ve bireysel faktörleri içerisinde bulunduran, II. Dünya Savaşı sonrasında literatürde yerini almaya başlayan; davranışsal, duygusal, sosyal ve zihinsel bozuklukları kapsayan bir olgudur. Hemen hemen her bireyde görülebilen Travma Sonrası Stres Bozukluğunun ulusal ve uluslararası yapılan çalışmalar kapsamında toplam verilere ulaşılamadığı düşünülmektedir. Bu değerlendirme ile birlikte yaşam boyu yaygınlığı %1-14 arasında değişkenlik gösterdiği tespit edilmiş olsa da bu oranlar kişilerin yaşamış olduğu olay ve etkilenme seviyelerine göre değişkenlik göstermektedir. Bireysel faktörlerin travma karşısında semptom geliştirmesinde psikolojik dayanıklılık, genetik faktörler, çevresel koşullar, geçmiş psikiyatrik tedavi öyküleri etkin olmaktadır. Bununla beraber daha çok hafif düzeyde stres faktörleri de travmanın gelişmesinde rol oynamaktadır. Yaşanılan olay ve bireysel farklılıkların düşünülmesiyle birlikte kişide organik faktörler incelenmiştir. Bunun sonucunda sirkadiyen tercihlerin ve uyku bozukluklarının Travma Sonrası Stres Bozukluğunun gelişimiyle ortaya çıkması ve sonrasında yaşanan semptomların kalıcılığını etkilediği gözlemlenmiştir. Bu çalışma içerisinde literatür araştırmaları kapsamında ele alınan Travma Sonrası Stres Bozukluğunun, sirkadiyen ritimler, uyku bozukluğu ve yeme bozukluğuna dair tedavi sürecine etkisi incelenmiştir Travma Sonrası Stres Bozukluğunun uyku ile ilişkisinin araştırılmasıyla birlikte beslenme düzeni ve uykunun birebir ilişkisinin tespit edildiği araştırmalar, tedavi perspektifinden değerlendirilmiştir. Böylelikle travma alanında çalışanlarla birlikte, farklı kurum ve kuruluşlarda yer alan bireylerin bilgilendirici seminerler kapsamında daha kısa sürede etkili bir bütüncül yaklaşım tedavisinin gerçekleşmesi planlanmıştır.
Post-Traumatic Stress Disorder is a phenomenon that encloses physiological and personal factors and takes part in literature after World War II, including behavioral, emotional, social, and mental disorders. Although the lifelong prevalence of post-traumatic stress disorder, which can be seen in almost every individual but is thought to be inaccessible within the scope of national and international studies, has been found to vary between 1-14%, these rates vary according to the incident and level of influence experienced by the people. Psychological resilience, genetic factors, environmental conditions, history of psychiatric treatment are effective in developing symptoms in the face of trauma by individual factors. Also, relatively mild stress factors also play a role in the development of trauma. With considering the events experienced and personal differences, organic elements in the person were examined. As a result, it has been observed that the circadian preferences and sleep disorders show up with post-traumatic stress disorder, affects the permanence of the symptoms experienced. The evaluation of both the relationship between post-traumatic stress disorder, and sleep and diet was considered from the perspective of studies. Early detection of post-traumatic stress disorder, which many individuals do not even know the symptoms of yet and giving informative seminars in institutions and organizations regardless of their education level to sustain healthier lives is essential. Understanding the psychological origins of the symptoms except if it indicates another physiological illness that occurs after post-traumatic stress disorder, especially for those who work on human health, will ensure that the treatment is healthier and much faster.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Psychology |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | July 1, 2021 |
Submission Date | June 16, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 4 Issue: 8 |