İnsanoğlunun var olduğu ilk günden bugüne kadar sahip olduğu -ona güç, otorite, iktidar alanı açan, öteki üzerinde tahakküm kurma olanağını sunan, kimi zaman insanı yücelten kimi zaman ise canına kasteden- en güçlü silahı şüphesiz ki dilidir. Söz konusu sanat ve edebiyat olduğunda ise dilin özerklik alanı yüzyıllardır tartışmaların odağı olmuş ve bu alanda geniş bir literatür oluşmuştur. Bunun içindir ki her ideoloji kurduğu kendi iktidar alanında sanatı, edebiyatı ve elbette ki dili kullanmıştır. Bu kimi zaman iktidarın dili ya da iktidarın edebiyatı olarak tezahür etse de dil ve edebiyat da kendine özerk bir alan açabilmiş ve dilin iktidarı ya da edebiyatın iktidarı diyebileceğimiz bir yapıya bürünmüştür. Tarih içerisinde baktığımızda da bunun aksülamellerini görmüş, özellikle de ideolojik sesin hakim olduğu dönemlerde kendini iktidarın sesine, rengine, biçimine bürüyerek var olmuş sanat eserlerine şahit olmuşuzdur. Elbette aksi durumlar da söz konusu olmuş ve dil kendi iktidarını kurabilmiştir. Bu süreçte de kendi iktidarını kuran dil, döneminin hakim dili tarafından duyulmak istenmemiş ya da göz ardı edilmiştir. 1970’lerin katı gerçekçiliği içerisinde kendine yer edinmek isteyen ve hakim tüm seslerin karşısında duran Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı da bundan nasibini almış ve dönemin otoriteleri tarafından görmezden gelinmiştir. Her türlü siyasî, edebî, dilsel iktidarın karşısında duran Tutunamayanlar’ın dili de verili olan bu dilin reddi ile kendini kurmuş ve Atay, ironik diliyle Türk modernleşmesinin bir parodisini okuyucuya sunmuştur.
Bu çalışmadaki temel amacımız, modernleşme projesinin bilimsel akılcılığa dayalı mutlakçı dilinin Atay’ın ironik anlatımıyla yıkıma uğratılmasının yanı sıra bu zihniyetin de detaylı bir şekilde ele alınarak sorunsallaştırıldığını, okuyucuya göstermeye çalışmaktır.
The most powerful weapon that mankind has ever possessed from the very first day of existence-opening up power, authority and power to him, offering him the opportunity to dominate over the other, sometimes glorifying man and sometimes wanting his life - is undoubtedly his tongue. When it comes to art and literature, the area of autonomy of language has been the focus of debate for centuries and a broad literature has been formed in this area. That is why every ideology has used art, literature and, of course, language in its own sphere of power. Although this is sometimes manifested as the language of power or the literature of power, language and literature have also been able to open an autonomous space for itself and have taken on a structure that we can call the power of language or the power of literature. When we look at it in history, we have seen the axulamels of it, and we have witnessed the works of art that have existed by covering itself with the voice, color and form of power, especially during the periods when the ideological voice prevailed. Of course, there have been other situations and the language has been able to establish its own power. In this process, the language that established its own power was not wanted to be heard or ignored by the prevailing language of its era. Oğuz Atay’s novel “Tutunamayanlar”, who wanted to take their place in the rigid realism of the 1970s and stood in the face of all the dominant voices, also got their share of this and were ignored by the authorities of the period. The language of the “Tutunamayanlar”, who stood against all kinds of political, literary and linguistic power, established itself with the rejection of this language, and Atay presented a parody of the Turkish modernization with his ironic language to the reader.
Our main aim in this study is to show to the reader that the absolutist language based on scientific rationality of the modernization project has been destroyed by Atay's ironic expression, as well as this mentality has been problematized by taking a detailed account of it.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Creative Arts and Writing |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2020 |
Submission Date | February 11, 2020 |
Acceptance Date | March 23, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 |