İslâm dîninin mukaddes kitâbı Kur’ân-ı Kerîm ve Allah’ın elçisi Hz. Muhammed, içerisinde yaşadığımız âleme hitapları bakımından zâhir ve bâhir iken neş’et ve nebeân ettikleri menbâ’ bakımından gaybî, batınî ve mânevî varlıklardır. Hz. Peygamber’in şahsında âleme nâzil olan Kur’ân’ın bir yönü zâhir iken bir yönü de bâtındır. Kur’ân’ın farklı boyutları bulunduğundan dolayı İslâm tarihinin ilk yıllarından îtibâren Kur’ân’ın âyetleri hakkında farklı yorumlar yapılmıştır. Bu farklı yorumların oluşu kadar tabiî bir şey yoktur. Zîrâ her insanın idrâk ve görme seviyesi, mertebesi ve makāmı aynı değildir. İslâm dîninin mânevî boyutunu oluşturan tasavvuf düşüncesinin mümessilleri olan Sûfî çevreler de tabîatiyle Kur’ân-ı Kerîm’i kendi bakış açılarından yola çıkarak farklı yorumlara tâbî tutmuşlardır. Filhakîka İslâm târihinde Kur’ân’ı farklı yorumlamaktan dolayı ortaya çıkan çetin mücâdeleler vukû bulmuştur. Biz bu çalışmamızda sûfîlerin Kur’ân’a bakışı, Kur’ân’ı yorumlama metodları hakkında bilgiler sunacağız ve bu konuda çarpıcı tespitleri bulunan Aynü’l-Kudât-ı Hemedânî’nin (v. 525/1331) söylediklerinden yola çıkarak Kur’ân’ın mânevî, bâtınî ve gaybî cihetini ele alacağız. Hemedânî’nin nazarından yola çıkarak Kur’ân’ın temel mânevî özelliklerini başlıklar hâlinde işleyip değerlendirmeye tâbî tutacağız.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 3 Aralık 2020 |
Kabul Tarihi | 22 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 16 |