Rusya'nın Batı ile ilişkisi, tarih boyunca karmaşık ve değişken bir süreç olmuştur. Batı ile olan etkileşimleri, politik, ekonomik ve kültürel alanlarda farklı dönemlerde farklı tarzlarda şekillenmiştir. Bu ilişki hem işbirliği ve entegrasyon hem de çatışma ve rekabet gibi çeşitli yönleri içermektedir. Rusya'nın Batı ile olan ilişkileri hem Rusya'nın kendi iç dinamikleri hem de Batı'nın politikaları ve çıkarları tarafından şekillendirilmiştir.
Kitap 3 ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Rus siyasal düşüncesinin tarihsel gelişimi ele alınmaktadır. Batıcı ve Millici akımlarının ortaya çıkışı incelenmektedir. Millici akımın, Hristiyan ortodoksluk inancı temelinde inşa edilen III. Roma devlet felsefesi ile şekillenen dış politika anlayışının Rus-Slav birliğindeki rolü vurgulanarak, 17. yüzyılın başında Romanovlar döneminde, din-devlet ilişkisi ve bu değişimlerin millici sosyal temsiller üzerindeki etkisi söz konusudur. Devlet merkezli bir bakış açısıyla, siyaset ile din arasındaki ilişki, kilisenin rolü ve eğitim reformları gibi faktörlerle birlikte yeni bir elit tabakanın yükselişine ve sosyal temsillerin evrimine işaret edilmiştir. Çar Mikhail Aleksevich döneminde başlayan reformlar, I. Petro'nun dönemindeki yukarıdan gerçekleşen devrime zemin hazırlamıştır. Rusya'nın Batı'ya yönelmesi, özellikle I. Petro döneminde yoğunlaşmıştır.I. Petro, askeri ve idari reformlar yaparak Batı'nın modernleşme sürecini başlatmıştır. I. Yekaterina döneminde de bu yönelim devam etmiştir. Ancak, bu Batılılaşma çabaları, 19. yüzyılın ikinci yarısında birçok toplumsal ve politik sorunu da beraberinde getirmiştir. İkinci Bölümde, Rusya'nın tarihsel mirası üzerine odaklanılarak, Moskova Devleti'nden alınan III. Roma ve kurtarıcılık iddialarının incelenmesi gerçekleşmektedir. Bu mirasın XIX. yüzyılda, özellikle I. Aleksandr döneminde, tekrar gün yüzüne çıkması, eski düşünce ile yeni düşüncenin birleşmesini sağlamıştır. 1812 sonrasında, Napolyon'un savaşları ve Fransız devrimi, Avrupa'daki mutlak monarşilere yönelik bir tehdit algısını beraberinde getirmiştir. Bu dönemde ortaya çıkan muhafazakar milliyetçilik, I. Aleksandr yönetiminde güç kazanmış ve 1815 Viyana Anlaşması ile Rus dış politikasına damgasını vurmuştur. Anlaşma, mutlak monarşilerin korunmasını esas almış ve Rusya'nın Avrupa'da liderlik rolünü pekiştirmiştir.
Rusya'nın Batı ile ilişkisi, tarih boyunca karmaşık ve değişken bir süreç olmuştur. Batı ile olan etkileşimleri, politik, ekonomik ve kültürel alanlarda farklı dönemlerde farklı tarzlarda şekillenmiştir. Bu ilişki hem işbirliği ve entegrasyon hem de çatışma ve rekabet gibi çeşitli yönleri içermektedir. Rusya'nın Batı ile olan ilişkileri hem Rusya'nın kendi iç dinamikleri hem de Batı'nın politikaları ve çıkarları tarafından şekillendirilmiştir.
Kitap 3 ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Rus siyasal düşüncesinin tarihsel gelişimi ele alınmaktadır. Batıcı ve Millici akımlarının ortaya çıkışı incelenmektedir. Millici akımın, Hristiyan ortodoksluk inancı temelinde inşa edilen III. Roma devlet felsefesi ile şekillenen dış politika anlayışının Rus-Slav birliğindeki rolü vurgulanarak, 17. yüzyılın başında Romanovlar döneminde, din-devlet ilişkisi ve bu değişimlerin millici sosyal temsiller üzerindeki etkisi söz konusudur. Devlet merkezli bir bakış açısıyla, siyaset ile din arasındaki ilişki, kilisenin rolü ve eğitim reformları gibi faktörlerle birlikte yeni bir elit tabakanın yükselişine ve sosyal temsillerin evrimine işaret edilmiştir. Çar Mikhail Aleksevich döneminde başlayan reformlar, I. Petro'nun dönemindeki yukarıdan gerçekleşen devrime zemin hazırlamıştır. Rusya'nın Batı'ya yönelmesi, özellikle I. Petro döneminde yoğunlaşmıştır.I. Petro, askeri ve idari reformlar yaparak Batı'nın modernleşme sürecini başlatmıştır. I. Yekaterina döneminde de bu yönelim devam etmiştir. Ancak, bu Batılılaşma çabaları, 19. yüzyılın ikinci yarısında birçok toplumsal ve politik sorunu da beraberinde getirmiştir. İkinci Bölümde, Rusya'nın tarihsel mirası üzerine odaklanılarak, Moskova Devleti'nden alınan III. Roma ve kurtarıcılık iddialarının incelenmesi gerçekleşmektedir. Bu mirasın XIX. yüzyılda, özellikle I. Aleksandr döneminde, tekrar gün yüzüne çıkması, eski düşünce ile yeni düşüncenin birleşmesini sağlamıştır. 1812 sonrasında, Napolyon'un savaşları ve Fransız devrimi, Avrupa'daki mutlak monarşilere yönelik bir tehdit algısını beraberinde getirmiştir. Bu dönemde ortaya çıkan muhafazakar milliyetçilik, I. Aleksandr yönetiminde güç kazanmış ve 1815 Viyana Anlaşması ile Rus dış politikasına damgasını vurmuştur. Anlaşma, mutlak monarşilerin korunmasını esas almış ve Rusya'nın Avrupa'da liderlik rolünü pekiştirmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Regional Studies |
Journal Section | Book reviews |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2023 |
Submission Date | November 22, 2023 |
Acceptance Date | December 22, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 5 Issue: 2 |