Suyolcuzâde Nehrî Ahmed (ö. 1182/1768-1769), Kādiriyye’nin İsmâil Rûmî şubesine mensup olup Tekirdağ Kādiriyye Dergâhı’nda irşat vazifesini yürütmüş bir mutasavvıftır. Nehrî sûfî kimliğinin yanında; Dîvân edebiyatının nazarî ve estetik esaslarını bilen bir şairdir. Nehrî’nin şiirlerini muhtevî Dîvânçe’sinin ulaşabildiğimiz yegâne nüshası Vatikan Kütüphanesi, Türkçe Yazmalar, nr. 235’te kayıtlıdır. Bu nüshada Nehrî’ye ait kırk beş Türkçe, on iki Arapça ve üç Farsça şiir bulunmaktadır. Bu makalede hayatı ve şiirleri üzerinde, tespitlerimize göre herhangi bir çalışma yapılmamış olan Nehrî’nin Dîvânçe’sinde yer alan şiirlerin şekil ve muhteva özelliklerinin, seçilen örnek beyitler ışığında ortaya konulması amaçlanmıştır. Şiirler, nazım şekilleri ve yazıldıkları dil bakımından bir sınıflandırmaya tâbi tutulmuş; beyit sayısı, aruz kalıbı, şekli, türü ve muhtevası itibarıyla değerlendirilmiştir. Bu çalışma, Kādiriyye erkânını benimsemiş bir mutasavvıf şair olan Nehrî Ahmed’in; yaşadığı yörede ve dönemdeki dinî-tasavvufî düşünce hakkında fikir vermesi, şairin şiir ve düşünce dünyasının teşekkülünde büyük etkisi olan Niyâzî-i Mısrî başta olmak üzere diğer şahısları belirlemesi, ilişki içerisinde bulunduğu çağdaş sûfîleri/şahısları tanıtması, XVIII. yüzyıldaki edebî-tasavvufî terminolojinin tespitine katkı sağlaması açısından önem arz etmektedir.
Özet: Suyolcuzâde Nehrî Ahmed, Kādiriyye meşâyihinden olup Tekirdağlıdır. Babası Şeyh Mehemmed Efendi’den sonra Tekirdağ Kādiriyye Dergâhı’na post-nişîn olmuş, Dergâh’a maddi ve manevi çeşitli hizmetlerde bulunmuştur. Nehrî Ahmed, hac ibadetini ifa edip memleketine döndükten kısa bir süre sonra, 1182/1768-1769’da vefat etmiştir. Osmanlı Müellifleri’nde Nehrî’nin iki eseri olduğu kaydedilmiş; bunlardan ilkinin vahdet-i vücûda dâir olduğu belirtilmiştir. Bu eserin, henüz bir nüshasını tespit edemediğimizi belirtmemiz gerekir. Nehrî’nin diğer eseri, şiirlerini muhtevi dîvânçesidir. Dîvânçe’nin ulaşabildiğimiz yegâne nüshası Vatikan Kütüphanesi, Türkçe Yazmalar, nr. 235’te kayıtlıdır. Bu çalışmamızda Nehrî’nin Dîvânçe’sinin 21a sayfasında bulunan Arapça bir şiirden yola çıkarak, kaynaklarda adı geçmeyen üçüncü bir eserini daha tespit etmiş bulunmaktayız. Bu eser Nehrî Ahmed’in adını belirtmemekle beraber, 1166/1752-53’te tamamladığını söylediği bir tefsir kitabıdır.
Nehrî Ahmed, medrese eğitimi görmüş, Kādiriyye’nin âdâb ve erkânını öğrenmiş, seyr ü sülûkunu tamamlayarak tekkede irşâdla görevlendirilmiş bir mürşid, bir mutasavvıftır. Bununla birlikte o; Arapça, Farsça ve Türkçeyi bu dillerde şiir yazabilecek kadar iyi bilen bir şair, Dîvân edebiyatının nazarî ve estetik esaslarına vâkıf ve bunları şiirlerinde ustalıkla kullanan bir edîbdir. Nehrî’nin şiirleri incelendiğinde, müntesibi bulunduğu tasavvuf yolunun dayandığı varlık, bilgi ve değer anlayışını özümsediği; bunun yanında başta Yûnus Emre olmak üzere, dinî-tasavvufî Türk edebiyatının önemli isimlerini okuduğu/içselleştirdiği anlaşılacaktır.
Şairin şiirlerini muhtevî Dîvânçe’sinin Vatikan Kütüphanesi’nde kayıtlı nüshasında; Nehrî’ye ait kırk beş Türkçe, on iki Arapça ve üç Farsça şiir bulunmaktadır. Bu nüshada, Nehrî’ye ait olmayan iki şiir daha yer almaktadır. Bu şiirler Nehrî’nin oğlu Mehemmed Muslihuddîn’in tekkede post-nişîn olduğu dönemde Ârif mahlaslı bir şair tarafından kaleme alınmıştır. Harap olmaya yüz tutmuş dergâhın yeniden inşa edilmesini konu alan bu tarih manzumeleri, Nehrî’nin vefatından sonra Tekirdağ Kādiriyye Dergâhı’nın durumu hakkında bilgi vermesi açısından önem arz etmektedir.
Bu makalede şiirleri üzerinde, tespitlerimize göre herhangi bir çalışma yapılmamış olan Nehrî’nin Dîvânçe’sinde yer alan şiirlerin şekil ve muhteva özelliklerinin, seçilen örnek beyitler ışığında ortaya konulması amaçlanmıştır. Nehrî Dîvânçesi, mürettep bir dîvân özelliği göstermemektedir. Bu itibarla şiirler, nazım şekilleri ve yazıldıkları dil bakımından bir sınıflandırmaya tâbi tutulmuş; beyit sayısı, aruz kalıbı, şekli, türü ve muhtevası itibarıyla değerlendirilmiştir. Dîvânçe’de Nehrî’ye ait şiirler nazım şekli itibarıyla şu şekildedir: Dört Türkçe, üç Arapça, bir Farsça kasîde; bir Türkçe tercî‘-i bend; on yedi Türkçe, dokuz Arapça, bir Farsça kıt‘a-i kebîre; üç Türkçe tahmîs; iki Türkçe muhammes; on sekiz Türkçe, bir Farsça gazel.
Nehrî Ahmed; Niyâzî-i Mısrî’nin üç, Bâkî’nin bir gazelini tahmîs etmiştir. Yine Niyâzî-i Mısrî’nin bir muhammesini, bir gazelini ve özel bir nazım şekli ile yazdığı bir başka şiirini tanzîr etmiştir. Dîvânçe’de burada zikr edilenlerin yanında, örneğine çok rastlanmayan orijinal bir manzume daha bulunmaktadır. Nehrî, Niyâzî-i Mısrî’nin bir gazelinin her bir beytinden önce beş beyit yazmak suretiyle bir çeşit müşterek gazel kaleme almıştır.
Dîvânçe’de yer alan şiirler; dinî-tasavvufî bir muhtevaya sahiptir. Başta Abdülkādir-i Geylânî olmak üzere müntesibi bulunduğu Rûmiyye Şubesi’nin pîri İsmail Rûmî ve diğer Kādirî meşâyihi, Nehrî’nin şiirlerine konu edindiği başlıca isimlerdir. Nehrî’nin şiirlerinde dikkat çeken en önemli hususlardan birisi de Niyâzî-i Mısrî’ye olan sevgisi ve hürmetidir. Nehrî’nin Mısrî için yazdığı medhiye, tahmîs ve tanzîrler başta olmak üzere, Dîvânçe’nin önemli bir bölümünde Mısrî’nin etkisi görülür. Mısrî’nin Nehrî üzerindeki tesiri, muhteva sınırlarını aşmış, kullanılan metaforik dilde, kelime ve mazmunlarda da kendisini göstermiştir. Hâsılı; Abdülkādir-i Geylânî ve Niyâzî-i Mısrî -ki kendisi bir Halvetîdir-, Nehrî’nin zihin dünyasını çepeçevre kuşatan ve şiirlerinin dokusuna yerleşerek, karakteristik özellik katan iki önemli isimdir.
Nehrî’nin Dîvânçe’sinde önemli sayıda tarih manzumesi yer almaktadır. Doğum ve ölüm hadiseleri, mescid/ tekke /zâviye /kasr inşası, köşk tamiri, dergâhın tecdîdi, padişahın cülûsu, şahsın sadrazam olarak tayini gibi olaylar için Nehrî, yirmi altı adet tarih manzumesi kaleme almıştır. Nehrî’nin Dîvânçe’sinde; münâcât, medhiye ve fahriye içerikli kısımlar da ayrıca dikkate değerdir.
Nehrî’nin elimizdeki nüshada var olan şiirleri sayı itibarıyla fazla olmamakla beraber, zengin bir şahıs kadrosuna sahiptir. Bu şiirler incelendiğinde Peygamber adlarından Hz. Ali, Cafer-i Sâdık gibi bazı sahabi isimlerine; Efrâsiyâb, Rüstem, Nûşirevân gibi Acem menşeli şahıslardan Hallâc-ı Mansûr, Mevlânâ, Şems-i Tebrizî, Hacı Bektâş-ı Velî, İbnü’l-Arabî, Bâyezîd-i Bistâmî gibi bazı mutasavvıflara; Filozof Câlînûs’tan Leylâ ve Mecnûn gibi meşhur aşk kahramanlarına kadar çok zengin bir referanslar dünyasına sahip oldukları görülecektir. Dîvânçe’de ayrıca bazı eser adlarına da yer verilmiştir. Niyâzî-i Mısrî’nin Devre-i ‘Arşiyye adlı risâlesi ile İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûhâtu’l-Mekkiyye’si, isim olarak zikredilen eserlerdendir. Nehrî’nin şiirlerinde geçen yer adları ise şu şekildedir: Aden, Akmescit, Bağdat, Bahçesaray, Bathâ, Belh, Dımeşk, Hicaz, Irak, İran, Kâhire, Ken‘ân, Kerbelâ, Kılburun, Kırım, Kirman, Mısır, Nemçe, Rûm, San‘â, Şam, Yemen.
Bu çalışma, Kādiriyye erkânını benimsemiş bir mutasavvıf şair olan Nehrî Ahmed’in; yaşadığı yörede ve dönemdeki dinî-tasavvufî düşünce hakkında fikir vermesi, şairin şiir ve düşünce dünyasının teşekkülünde büyük etkisi olan Niyâzî-i Mısrî başta olmak üzere diğer şahısları belirlemesi, ilişki içerisinde bulunduğu çağdaş sûfîleri/şahısları tanıtması, XVIII. yüzyıldaki edebî-tasavvufî terminolojinin tespitine katkı sağlaması açısından önem arz etmektedir.
Suyolcu-zāde Nahrī Aḥmad (d.1182/1768-1769) was an important sûfî poet being a member of Ismā‘īl Rūmī branch, the sect of Qādiriyya. He carried out the duty of spiritual and ethical guidance at Qādiriyya Lodge in Tekirdağ. Besides his sûfî character, he was a poet having an extensive knowledge about the theoretical and aesthetical bases of Dīwān literature. The only original copy of Nahrī’s Dīwānçe including his poems registered in the Vatican Library, Turkish Manuscripts, nr. 235. There are forty-five Turkish, twelve Arabic and three Persian poems by Nahrī in this copy. The goal of this article is to present the formal and contextual features of Nahrī’s poems in Dīwānçe in the light of the analysis on some poems that we chose. Any study was not found about the poet’s life and poems in the literature review we made. In this study, poems are classified according to the verse form and the language, and the number of couplets, type of prosody, form, style and content of the chosen poems are evaluated accordingly. This study has importance in terms of providing insight about the Religious-Sûfîstic belief in the region and period of Nahrī Aḥmad who was a sûfî poet and a member of Qādiriyya sect. In addition, the study gives information about many important influencers of the period, particularly Niyāzī-i Miṣrī and inform the readers about these influencers’ and sûfîs’ effects on Nahrī’s poems and ideas. The study also makes contribution to determining literary-sûfistic terminology of 18th century.
Summary: Suyolcu-zâde Nahrī Aḥmad (d.1182/1768-1769) was a member of Qādiriyya Dervish Convent in Tekirdag where he was born. He became the head sheikh of this convent following his father Sheikh Muḥammad Efendi and worked for the convent in several ways. Nahrī Aḥmad moved back to his hometown in 1182/1768-1769 after completing his Hajj duty and died soon after that. Nahrī had two works according to Osmanlı Müellifleri (Ottoman Authors) and it is stated that the first one of these two works is about “unity of existence”. It should be mentioned that we haven’t found a copy of this work yet. The other work of Nahrī is his Dīwānçe, which includes his poems. The only copy of this significant work is registered in Vatican Library, Turkish Manuscripts, nr. 235. In this study, we had the chance to determine a third work of Nahrī which has never been mentioned in the related literature. This third work that we determined is based on the information in an Arabic poem on the page 21a of the poet’s Dīwānçe. This book that we determined is an interpretation book completed in 1166/1752-53 but Nahrī Aḥmad didn’t mention the name of the work.
Nahrī Aḥmad was a spiritual guide and sufi, and he was assigned to the duty of showing the true path in dervish lodge following his madrassa education, learning Qādiriyya lodge’s morals and methods and completing his “spiritual journey”. Besides these, he was a significant poet who could write poems in Arabic, Persian and Turkish languages and he was literary competent who knew the theoretical and aesthetic rules of Dīwān literature and used these features professionally in his works. When Nahrī’s poems are analyzed, it can be seen that he adopted the understanding of existence, knowledge and belief based on Islamic Sufism. Besides, it can be seen that he internalized the significant Religious-Sufi Turkish literature figures including especially Yūnus Emre.
In the copy of his Dīwānçe, registered in Vatican Library, there are forty-five Turkish, twelve Arabic and three Persian poems. There are two other poems that weren’t written by Nahrī in the same work. These poems were written by a poet with penname of ‘Ᾱrif in the period when Nahrī’s son Muḥammad Muṣlih al-Dīn was the head sheikh in the same Dervish convent. These historical poems are significant as they describe the re-building of ruined Tekirdag Qādiriyya convent after Nahrī’s period.
The goal of this article is to present the formal and contextual features of poems in Nahrī’s Dīwānçe on the basis of chosen poems. As far as we could determine, there is no other study on Nahrī’s works. Nahrī’s Dīwānçe wasn’t a kind of rearranged work of collected poems. Therefore, we classified the poems in terms of the form and language and evaluated the number of couplets, aruz prosody, shape, type and content. Poems of Nahrī in Dīwānçe in terms of verse style are: Four Turkish, three Arabic, one Persian ode, one Turkish compounded stanza, seventeen Turkish, nine Arabic and one Persian major stanza, three Turkish five-line stanzas, two Turkish pentastichs, eighteen Turkish and one Persian lyric.
Nahrī Aḥmad wrote five-line stanzas for three of Niyāzī-i Miṣrī’s lyrics and one of Bāqī’s lyrics. He wrote parallel poems about one pentastich, one lyric and one other poem written in a specific style of blank verse of Niyāzī-i Miṣrī. Besides, there is also an original poem that is quite unique in the work. Nahrī wrote five couplets before each verse in Niyāzī-i Miṣrī’s ode which resulted in the creation of a common ode.
Poems in Dīwānçe are contextually religious-Sufi based. ‘Abd al-Qādir al-Jīlānī, Ismā‘īl Rūmī who was the founder of the order of Rūmiyya branch and other sheikhs of Qādiriyya dervish order are the main names mentioned in the poems. One other significant point in Nahrī’s poems is that he had a deep love and respect for Niyāzī-i Miṣrī. There are praises, quintets and parallel poems about Miṣrī in Dīwānçe which shows Niyāzī-i Miṣrī’s effect on his work. This effect is so great that it covered not only the content but also there are the signs of the effect in terms of metaphoric language, words and verses. It can be said that ‘Abd al-Qādir al-Jīlānī and Niyāzī-i Miṣrī, a member of Khalwatī order, were two significant names that surrounded the mental world of Nahrī, located in the texture of his poems and gave characteristic features to his works.
There is a great number of historical poems in Nahrī’s Dīwānçe. He wrote twenty-six historical verses about various historical issues such as birth and death, construction of mosque, dervish monastery, zawiya, pavilion, repairing of mansion, renovation of dervish convent, enthronement of Sultan and appointment of Grand Vizier. Also, there are some other important parts in Nahrī’s Dīwānçe such as invocation, praise and self-adulation.
Although there are not many poems in the previously mentioned copy in Vatican Library, there are various names mentioned in these poems. When these poems are analyzed, it can be seen that there are the names of some prophets, some companions of Prophet Muḥammad such as ‘Alī, Ja‘far al-Sādiq, some Persian legendary characters such as Afrāsiyāb, Rustem and Anūshirwān, some Sufi names such as Manṣūr al-Hallaj, Jalāl al-Dīn Rūmī, Shams al-Dīn of Tabrīz, Ḥācī Bektash Velī, Ibn al-‘Arabī and Bāyazīd al-Bisṭāmī, philosopher Galen and famous love heroes Laylā and Majnūn. That is to say, the poet has a rich world of references. On the other hand, there are the names of some works mentioned in Dīwānçe. Epistle of Niyāzī-i Miṣrī named Devre-i ‘Arshiyya, and Ibn al-‘Arabī’s al-Futūhāt al-Makkiyya are the other names mentioned in the work. Name of the places included in Nahrī’s poems are: Aden, Aqmescit, Baghdad, Baghcesaray, Baṭḥā, Balkh, Dimashq, Ḥijāz, Iraq, Iran, Cairo, Ken‘ān, Karbalā, Qılburun, Crimea, Kirmān, Egypt, Nemce, Rūm, Sanaa, Shām, Yemen.
This study has importance in terms of providing insight about the religious-sûfî belief in the region and period of Nahrī Aḥmad who was a sûfî poet and a member of Qādiriyya sect. In addition, the study gives information about many important influencers of the period, particularly Niyāzī-i Miṣrī. Moreover, it informs the readers about these influencers’ and sûfîs’ effects on Nahrī’s poems and ideas. The study also makes contribution to determining literary-sûfistic terminology of 18th century.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 15, 2018 |
Submission Date | March 20, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.