Zakat is a monetary form of religious worship that
establishes a bridge between a rich and a poor, helps those who are in need and
contributes to peace and tranquillity within a society. When zakat is collected
properly under a government control and transmitted to those who deserve, it
helped to decrease the gap between the poor and the rich, supported activities
of social solidarity and revived the economy as well. Malaysia after its
independence in 1957 has developed an interest in Islamic practices by drawing
attention to a distinctive practice with the public zakat system. Even though a
national- central system of zakat could not be established due to the federal
structure of the country, the collection and distribution of zakat has been
centralized on a state level. Parts of the practice are being criticized,
reviewed and new regulations are introduced. Unlike Malaysia, the zakat
practice in Turkey is out of state control, thus it hinders zakat from
achieving its real purpose. There is a need to make use of the well-functioning
zakat systems around the world and establish a public zakat system in our
country so that we can make the most of the benefits that zakat has for
individuals and societies. This article aims to be a step in that direction.
Malaysia is a country where zakat is collected and
distributed officially at the state level. In each state, there is an Islamic
council responsible for taking care of activities related to Islam and is
semi-independent from the government that organizes the zakat process. Some of
these do the collection and distribution together, some do it separately. In
some states, the process has been totally privatized. Constitutionally, each
state is dependent on its own sultan in religious affairs, thus each has its
own mufti and partially different zakat practices and eac collect and
distributes its zakat within that state.
Because religious affairs have been codified as the
privilege of the sultans of each state in the constitution during Malaysia’s
foundation, there is no attempt at centralizing religious affairs and a
centralization of zakat practices; the establishment of an institution to
achieve this is not possible. Moreover, the secular character of the federation
does not seem yet compatible with making zakat obligatory. However, due to the
dominant Shafi‘i tradition and the convention in the country, people see it as
imperative to hand over the charity and tithe to state institutions.
Furthermore, there are local fatwas – which are considered as legal regulations
in Malaysia – that require people with an income over a certain amount to pay
zakat. Those who have the most are expected to give it voluntarily.
In the 19th century, when wealth sources
such as palm oil, cacao, rubber, tin were discovered, Malaysian officials were
not able to extend the tithe to these; however, in the last twenty-five years,
based on fatwas that income should be taxable under zakat has led to a boom in
zakat. In all states, the largest portion of zakat is collected through income,
usually automatically deducted from payroll. An influential factor in this
outcome is that individually paid zakat can be deducted from income tax. From
2005 on, there have been other regulations to make it possible for legal
personalities to deduct zakat from taxes.
To increase zakat payment, especially publications
have been produced to inform and encourage people, and modern opportunities to
make payment easy have been developed. The most often used method is direct
deduction from payroll. The second most common method is payment through zakat
machines in different parts of the city by cash, check, Islamic credit card
and, debit card. In addition to these, online, internet banking, telephone banking,
ATM machines, post offices, kiosk machines, sms-zakat options are all
available.
The distribution of zakat differs from year to year
and state to state. In general, there is an observable effort to pay all groups
from zakat, but because there are no slaves in some states no payment is done
under this category. There are both direct transfers and indirect transfers,
such as through the construction of houses for poor people. There have been
cases where poor people who had projects were supported with funds and those
later returned in zakat. There is support for students in terms of scholarships
through fuqarā’, fī sabīl allāh and ibn al-sabīl classes. For the muallafa
al-qulūb class, there is a foundation to encourage local people to convert
to Islam and help them for food, shelter, clothes and education. For Muslims
who suffer as minorities in other countries help is provided through the riqāb,
muallafa al-qulūb, fī sabīl allāh and
ibn al-sabīl classes. In the ghārimīn class, especially victims
of natural disasters such as flood and earthquake are supported.
For those who have a right to receive zakat be able
to receive it, the state has to side with the powerless and help zakat fulfill
its social and individual functions. The way zakat is spent requires state
policy and will. For this reason, zakat should be institutionalized and all
activities should be organized by a single institution with state power behind
it. Determining the recipients and the zakat-payers, and using the funds
efficiently is easier with the coordination of state institutions.
Extensive zakat councils that include state
institutions should consider the ijtihāds in the area of zakat anew and
make decisions to create a just and consistent zakat system. For these
decisions to be applicable, the question of what kind of a system could be
founded in our country should be on the agenda in these councils. Once an
institution – official or autonomous but with state power behind it- is
created, solutions can be found as they arise in the way.
İslam’ın
temel ibadetlerinden olan ve aynı zamanda İslam devlet bütçesinin ana
gelirlerinden olan zekât, toplumda mal varlığı ve geliri yüksek olanların,
mağdur ve muhtaç durumda olanları gözetmesini ve korumasını hedef alarak
toplumsal barışa ve huzura katkı yapar. İslam öğretisinde mal ve mülkün asıl
sahibi Allah olduğu için nimet ve bolluk içinde olanlar bunları sadece
kendisinden bilmemeli, çeşitli sebeplerle ihtiyaçlarını karşılayamayan veya
karşılamakta güçlük çekenlere destek olmalıdır. Bu ibadetin toplumsal boyutu ve
hak sahipleri bulunduğu için zekâtı toplamak ve hak edenlere ulaştırmak devlet
başkanın görevleri arasındadır. Tarihte
bu görev çeşitli şekillerde icra edilmiş, günümüzde de birçok Müslüman ülkede
bir kamu görevi olarak devletin gözetim ve denetiminde yürütülmektedir.
Malezya
zekâtın kurumsal olarak eyalet bazında dahi olsa resmi olarak toplanıp
dağıtıldığı bir ülkedir. Her eyalette İslam dini ile ilgili işleri yürütmekle
görevli olan ve kısmen hükümetten ayrı addedilebilecek İslam Konseyi’ne bağlı
olarak zekât kurumları oluşturulmuştur. Bu kurumların bazıları toplama ve
dağıtım işini birlikte yürütmekte bazıları ayrı ayrı iki kurum halinde
yürütmektedir. Kimi eyaletlerde ise zekât toplama tamamen özelleştirilerek bir
şirkete devredilmiştir. Anayasa gereği eyaletler din işlerinde kendi
sultanlarına bağlı olduğu için her eyaletin ayrı müftüsü ve dolayısıyla her
eyalette kısmen de olsa farklılık arz eden zekât uygulamaları görülmekte, her
eyaletin zekâtı kendi içinde toplanmakta ve dağıtılmaktadır.
Devletin
kuruluş değerlerinden biri olarak Anayasal garanti altına alınmış olan
sultanların imtiyaz alanı olan dini konularda merkezi düzenlemeye teşebbüs
edilmemekte ve zekât kurumlarının birleştirilmesi, merkezi bir zekât kurumu
oluşturulması gibi düşünceler hayata geçirilememektedir. Aynı şekilde federasyonun
laik karakteri de zekâtı yasal zorunluluk haline getiren bir düzenlemeyi henüz
kabullenmemiş görünmektedir. Fakat ülkedeki hâkim Şafii gelenekler ve
geleneksel uygulamalar sebebiyle fitrenin ve çeltik öşrünün zekât kurumu
yetkililerine verilmesi zorunlu görülmektedir. Ayrıca nisabın üzerinde
maaş-ücret geliri olanların zekât vermesinin gerekli olduğunu bildiren ve
Malezya açısından yasal düzenleme sayılan yerel müftülük fetvaları
bulunmaktadır. En fazla zekât toplanması düşünülebilecek servet ve sermaye sahiplerinin
gönüllü zekât vermesi beklenmektedir.
19.
yüzyılda palmiye yağı, kakao, kauçuk, kalay gibi zenginlik kaynakları
çıktığında çeltik öşrünü bunlara teşmil edemeyen Malezya İslam yetkilileri son
25 yılda gelir ve ücretlerin zekâta tabi olduğu yönünde güncel bir fetvayı esas
alarak bu alanda âdeta zekât patlamasına yol açmışlardır. Bütün eyaletlerde
toplanan zekâtta en büyük pay gelirden ödenen ve genellikle maaştan otomatik
olarak aylık kestirilen guruba aittir. Bunda bireysel ödenen zekâtın gelir vergisinden
tam olarak düşülebilmesinin de etkisi büyüktür. 2005 yılından itibaren tüzel
kişiliklerin de ödedikleri zekâtı kısmen vergiden düşebilmesi yönünde düzenleme
yapılmıştır.
Zekât
ödemeyi artırmak için özellikle medya araçları vasıtasıyla duyuru, bilgilendirme
ve teşvik etme amaçlı yayınlar yapılmakta ve zekât ödemeyi kolaylaştıracak
modern imkânlar kullanılmaktadır. En çok ve en yaygın kullanılan ödeme yöntemi
zekâtın maaştan doğrudan kesilmesidir. İkinci en yaygın kullanılan yöntem
şehrin birçok noktasında bulunan zekât gişelerinde nakit, çek, İslami kredi
kartı ve banka kartı kullanılarak zekâtın ödenmesidir. Bunların dışında,
internet üzerinden online olarak, internet bankacılığı, telefon bankacılığı ve
ATM’ler kullanılarak, postane gişelerinden, bazı merkezi yerlere yerleştirilmiş
olan kiosk makinelerinden ve sms-zekat uygulamasından zekat ödenebilmektedir.
Zekâtın dağıtımı yıldan yıla ve eyaletten
eyalete farklılık göstermektedir. Genellikle bütün sınıflara zekâttan pay
ödenme gayreti gözlenmekte, fakat bazı eyaletlerde köle sınıfı kalmadığı için
bu gurup altında bir ödeme yapılmamaktadır. Doğrudan temlik olduğu gibi
fakirlere ev inşası gibi dolaylı temlikler de görülmektedir. Projesi olup iş
kurmak isteyen fakirlere verilen sermaye desteklerinin zekât olarak geri
döndüğü görülmüştür. Öğrencilere fukarâ, fîsebîlillâh ve ibnissebîl
sınıflarından burs ve eğitim yardımı yapılmaktadır. Müellefe-i kulûb sınıfından özellikle
yerlilerin İslam’a girişini teşvik etmek üzere bir vakıf kurumuş olması ve
onların yiyecek, giyecek, barınak ve eğitim giderlerinin karşılanması dikkat
çekicidir. Azınlık oldukları ülkelerde mağdur ve mahrum durumda bulunan
Müslümanlara rikâb, müellefe-i kulûb, fîsebîlillâh ve ibnissebîl sınıflarından
yardım yapılmaktadır. Ġārimîn sınıfından ise özellikle yangın,
sel, deprem gibi afetlere maruz kalanlara destek verilmektedir.
Zekâttan
pay almaya hakkı olanların bu hakkını alabilmesi için devlet güçsüzün yanında
yer almalı ve zekâtın ferdi ve toplumsal amaçlarının gerçekleşmesine zemin
hazırlamalıdır. Zekâtın harcama kalemleri arasında bulunan zekât memurları,
kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlar, borçlular, Allah yolunda ve yolcular için
harcamalar devlet aklını, siyasetini, iradesini gerekli kılmaktadır. Bu sebeple
zekât kurumsallaşmalı, bütün faaliyetler bir kurum üzerinden organize edilmeli
ve bu organizasyonda devlet gücü ve aklı kullanılmalıdır. Zekât verecek ve
zekât alacakların tespiti ve ödenen zekâtların etkili kullanımı ilgili devlet
kurumlarının işbirliği ile daha iyi sonuç verecektir.
Devlet
kurumlarının da içinde olduğu geniş katılımlı zekât şûraları zekât alanında
güncellenmesi gereken içtihatları ele almalı, adil, tutarlı bir zekât sistemi
için kararlar üretmelidir. Bu kararların pratiğe dönüşmesi için ülkemizde nasıl
bir zekât sisteminin uygulanabileceği de bu şuraların gündemi olmalıdır.
Arkasında devlet iradesini bulunduran resmi veya özerk bir kurum oluşturduktan
sonra uygulamada karşılaşılan sorunlar doğrultusunda iyileştirmeler
yapılacaktır.
Subjects | Religious Studies |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2016 |
Submission Date | October 30, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 20 Issue: 2 |
Cumhuriyet Theology Journal is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).