In this study, the rational criticism directed by Ibn Tayymiyya (d. 1338) to the philosophical evidence used to prove the unity of the necessary existent in the book Kitāb al-Is̲h̲ārāt wa al-tanbīhāt, which is accepted as a constitutive text in the history of Islamic philosophy, is examined. Author of the aforementioned book Avicenna (d. 1037) tries to prove the unity of the necessary existent from different ways in his books. Kitāb al-Is̲h̲ārāt wa al-tanbīhāt is a book that includes one of these ways. The evidence that Avicenna uses in that book comprises of two preliminaries. The first preliminary is made up of specifying the relation between the thing that the different perceptible particular entities are common and are different. The second one is based on proving the existence not to be the cause of essence by centering the difference of existence and essence. Ibn Taymiyya, who criticizes philosophers in many ways, criticizes this evidence used by Avicenna in his work Mes’eletün fî tevḥîdi’l-felâsife. Rejecting the logic of Mashshaiyyun as science, Ibn Taymiyya also tried to refute the philosophical and logical rules that philosophers accept and use. In this context, Ibn Taymiyya argues that not only the preliminary presuppositions of the philosopher's argument to prove the unity of the necessary being, but also that the logical principles and rules previously accepted by the philosopher are false. One of the most important issues criticized by the thinker in relation to the subject is the reality of concepts, the existence of universals, how universals are moved to particulars, and the state of quiddity. According to him, concepts are mental and universals do not have a reality in the external world. Again, he thinks that universals like humanity are attributed to particulars as attributes, and therefore, in a way, he denies the universal being universal. Because, according to Ibn Taymiyya, a certain attribute of a being that is particular cannot be universal unlike itself. According to the thinker, the commonality in the concepts that logicians call universal consists only of a linguistic partnership. Undoubtedly, it can be said that Ibn Taymiyya's thought on the issue of concepts is close to nominalistic approach in a way. But he does not directly deny the reality of the concepts. For, according to him, the concepts that are universally formed in the minds are actually realized particularly. That is to say, the universal humanity has been realized particularly in individuals such as Ahmet and Mehmet. In other words, because the humanity in individuals is particular, Ahmet's humanity is different from Mehmet's humanity. For this reason, there can be no real partnership among the examples given. In this context, the unity distinction made by Ibn Taymiyya in understanding his thoughts is helpful. According to him, unity is of two types, real and qualitative. Real unity is the unity that exists in the essence of the individual. The qualitative unity is the unity that exists between the things under the concept of the universal. However, the qualitative unity is not considered as a unity since it does not occur in the external world. In fact, this is what distinguishes Ibn Taymiyya from nominalist thinkers. If we turn back to the evidence of Avicenna, based on the objections that Ibn Taymiyya made to the logic and philosophical principles of Mashshaiyyun in general, we can say that the thinker criticized the precedents of this argument by emphasizing the knowledge that universal concepts are intellectual entities. He emphasizes the examples that Avicenna uses to show the affiliation among the things are only made up of universal notions and alleges them not to have perceptible entity. Thus, he says that there is not a real affiliation among different particular entities that have perceptible existence. As to the second preliminary, Ibn Taymiyya says that this preliminary is also inaccurate for the reason that it is, like the first preliminary, based on the knowledge that the intellectual entities had come true in the physical world. According to him, the essence is made up of intellectual conceptualization. Therefore, it has not physical reality. After criticizing the preliminaries in this manner, Ibn Taymiyya says that the analogy that consists of these preliminaries is also erroneous. Because the analogy that is based on erroneous preliminaries does not give a correct result.
Islamic Philosophy Avicenna Ibn Taymiyya Unity of Necessary Existent Kitāb al-Is̲h̲ārāt wa’ l-tanbīhāt.
Bu çalışmada, İslam felsefe tarihinde yönlendirici bir metin olarak kabul edilen el-İşârât ve't-tenbîhât eserinde zorunlu varlığın birliğini ispatlamak için kullanılan felsefî kanıtlara İbn Teyymiye’nin (öl. 1338) yönelttiği aklî eleştiriler incelenmektedir. Adı geçen eserin yazarı olan İbn Sînâ (öl. 1037), çeşitli eserlerinde farklı yollarla zorunlu varlığın birliğini ispatlamaya çalışır. El-İşârât ve't-tenbîhât eseri de bu farklı yollardan birini içeren bir eserdir. İbn Sînâ’nın söz konusu bu eserinde kullandığı delil iki mukaddimeden oluşur. Bu mukaddimelerin birincisi, birbirinden farklı somut tikel varlıkların kendisinde ortak oldukları şey ile farklılaştıkları şey arasındaki münasebeti belirlemekten ibarettir. İkincisi ise varlık-mahiyeti ayırımını merkeze alarak varlığın, mahiyetin bir malulü olmadığını ispatlamaya dayalıdır. Filozofları birçok açıdan eleştiren İbn Teymiyye ise İbn Sînâ’nın kullandığı bu delili özel olarak Mes’eletün fî tevḥîdi’l-felâsife eserinde eleştirir. Meşşâî mantığını ilim saymayarak reddeden İbn Teymiyye, filozofların kabul ederek kullandıkları felsefî ve mantıksal kaideleri de çürütmeye çalışır. Bu bağlamda düşünür filozofun zorunlu varlığın birliğini ispatlamak için oluşturduğu delilin sadece ön mukaddimelerini değil, bundan öte filozofun önceden kabul ettiği mantıksal ilke ve kaidelerin de yanlış olduğunu öne sürer. Konuyla alakalı olarak Düşünür tarafından eleştirilen en önemli meselelerden biri kavramların gerçekliği, tümellerin varlığı, tümellerin tikellere nasıl hamledildiği ve mahiyetin durumu meseleleridir. Öyle ki ona göre kavramların varlığı zihnîdir ve tümellerin dışarıda bir gerçekliği bulunmamaktadır. Yine o, insanlık gibi tümellerin tikellere birer sıfat olarak yüklendiğini düşünür ve bu nedenle bir bakıma tümelin tümel oluşunu da reddeder. Çünkü İbn Teymiyye’ye göre, tikel olan bir varlığın belli bir sıfatı, kendisinden farklı olarak tümel olamaz. Aslında düşünüre göre, mantıkçıların tümel olarak adlandırdıkları kavramlardaki ortaklık sadece lafzî bir ortaklıktan ibarettir. Şüphesiz ki İbn Teymiyye’nin kavramlar meselesindeki yorumu bir açıdan nominalizm yaklaşımlara yakın olduğu söylenebilir. Fakat o, doğrudan kavramların gerçekliğini inkâr etmez. Zira ona göre zihinlerde tümel olarak oluşan kavramlar gerçekte tikel olarak tahakkuk eder. Şöyle ki tümel olan insanlık Ahmet ve Mehmet gibi bireylerde tikel olarak gerçekleşmiştir. Yani bireylerdeki bulunan insanlık tikel olduğu için örneğin Ahmet’in insanlığı Mehmet’in insanlığından farklılaşmıştır. Bu nedenle verilen örnekler arasında gerçek bir ortaklık söz konusu olamaz. Buradaki ortaklık, benzerlik üzerine kurulan bir lafzî ortaklıktır. Bu bağlamda İbn Teymiyye’nin düşüncelerini anlamada yapmış olduğu birlik ayrımı yardımcı olmaktadır. Ona göre birlik hakiki ve türsel olmak üzere iki çeşittir. Hakiki birlik, ferdin özünde var olan birliktir. Türsel birlik ise tümel kavramının altında bulunan şeyler arasında var olan birliktir. Ancak türsel birlik, fizik aleminde gerçekleşmediği için bir birlik olarak kabul edilmez. Aslında İbn Teymiyye’yi nominalist düşünürlerden ayıran konu da budur. İbn Teymiyye’nin genel olarak Meşşâî mantığına ve felsefî kaidelerine yönelttiği itirazlardan hareketle tekrar İbn Sînâ’nın deliline dönülecek olursa, düşünür bu delilin mukaddimelerini, tümel kavramların zihnî varlıklar olduğu bilgisini öne çıkararak tenkit ettiğini söyleyebiliriz. O, bu bağlamda İbn Sînâ’nın eşyalar arasındaki ortaklığı göstermek için kullandığı örneklerin tümel kavramlardan ibaret olduğunu vurgular ve bunların somut bir varlığa sahip olmadıklarını ileri sürer. Bundan hareketle de somut varlığa sahip olan birbirinden farklı tikel varlıklar arasında gerçek bir ortaklığın olmadığını söyler. Delilin ikinci mukaddimesi söz konusu olunca, İbn Teymiyye bu mukaddimenin tıpkı birincisi gibi, zihnî varlıkları gerçekte tahakkuk etmiş olması bilgisi üzerine kurulu olduğu için yanlış olduğunu söyler. Ona göre mahiyet aslında sadece zihnî tasavvurdan ibarettir. Dolaysıyla dışarıda somut gerçekliği yoktur. İbn Teymiyye delilin mukaddimelerini bu şekilde eleştirdikten sonra, bunlardan oluşan kıyasın da yanlış olduğunu söyler. Zira yanlış mukaddimelere dayalı olan bir kıyas doğru netice doğuramaz.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 15, 2021 |
Submission Date | February 24, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 25 Issue: 1 |
Cumhuriyet Theology Journal is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).