Bu makalede; Şîa tarafından Nâsıbî ve Gâlî olduğu ileri sürülen İbn Hilâl'in Şiî ricâl ilmindeki yeri, rivayetleri ve kendisine yöneltilen ithamların sıhhati incelenecektir. Şîa ricâl ilminde râvilerin çeşitli sebeplerle tenkit edildiği görülmektedir. Bunlardan biri de imamların lanetlediği ve müntesiplerine onlardan uzak durulmasını emrettiği kişilerdir. Ancak, masum addedilen imamların lanetlediği bazı râvilerin rivayetlerinin Şiî hadis kaynaklarında yer aldığı görülmektedir. Ahmed İbn Hilâl el-ʻAbertâî’de (ö. 267/880), birçok erken dönem rivâyet senetlerinde yer alan ve imamların lanetlediği râvîlerden biridir. Şia'nın onuncu imamı Ali b. Muhammed el-Hâdi (ö. 254/868) ve on birinci imamı Hasan el-Askeri’nin (ö. 260/874) ashabından olan İbn Hilâl, el-Askeri'nin gönderdiği iddia edilen mektupla lanetlenmiş ve Şiî yandaşların ondan uzaklaşmaları emredilmiştir. İbn Hilâl, on ikinci İmam'ın sefiri Muhammed b. Osman’ın elçiliğini reddetmiş, böylece gâib imam Muhammed el-Mehdî tarafından da lanetlenmiştir. İbn Hilâl, sonraki dönemlerde nâsıbî ve gâlîlikle itham edilmiştir. Bununla beraber bazı Şiî âlimler İbn Hilâl'i tevsîk etmiştir. Şîa'da Hz. Ali'den ve Ehl-i beyt'ten nefret etme ve onlara karşı öfke duyma anlamına gelen Nâsıbîlik, zamanla önce Ali'yi sonra Şia'yı da içine alacak şekilde kullanılmıştır. Nâsıbîlik, Şîa dışından Şîa'ya karşı bir tutum olarak da kabul edilmiştir. Gâlilik ise genellikle Şia'da bulunan bir inanç şeklidir ve bu tutumda imamlara kutsî yönler atfedilir. Bu tanımlar çerçevesinde İbn Hilâl’in ne gâlî ne de nâsıbî olduğu görülmektedir. Şia'da râvinin mezhepten ayrıldıktan sonraki rivayetleri farklı değerlendirilmektedir. Bu nedenle İbn Hilâl'in mezhepten ayrılmadan önceki rivayetlerinin kabul edilebileceği söylenmektedir. Bu tutumun muhtemel nedeni, İbn Hilâl gibi râvilerin Şiî hadis kaynaklarına çok sayıda rivayet kazandırmış olmalarındandır. İbn Bâbeveyh ve Şeyh Sadûk, İbn Hilâl'in senette bulunduğu birçok rivayet nakletmişler, ancak bunlardan sadece birini tenkit etmişlerdir. Yine hicrî 4. asırda Nuʻmânî, el-Hazzâz, İbn Kavlaveyh ve Müfîd, İbn Hilâl'den birçok rivayet nakletmişlerdir. Ancak bu rivayetlerin hiçbirinde İbn Hilâl'in durumundan bahsetmemişlerdir. Bu âlimlerin nazarında İbn Hilâl'in, nâsıbî veya gâlî olarak kabul edilmediğine bir işarettir. Hicrî 5. asırda Tûsî, İbn Hilâl'in gâlî olduğunu ve diniyle itham edildiğini ifade etmiştir. İbn Hilâl'in senedinde bulunduğu toplamda elli rivâyet nakletmiş, ancak bunlardan sadece üçünü İbn Hilâl'den dolayı tenkit etmiştir. İbn Hilâl'in Şia'nın en kötü gördüğü nâsıbî ve gâlî olarak itham edilmesinin sebebi; muhtemelen döneminde yaşanan siyasi olaylarla ilgilidir. İbn Hilâl'in bu iki sıfatın gerektirdiği bir düşünceye veya eğilime sahip olduğu bildirilmemektedir. Şiî cemaat nazarında önemli bir yere sahip olan İbn Hilâl’in, Mehdî'nin ikinci sefirini kabul etmemesi müntesipler arasında fitneye yol açacağı açıktır. Bu durum, imamların yazdığı iddia edilen, İbn Hilâl'i lanetleyen ve ondan uzak durmalarını emreden tevkîʻlerle giderilmeye çalışılmıştır. Daha sonrasında ise Şia'nın kendisine en uzak gördüğü tavır ve düşünceleri ifade eden Nâsıbî veya Gâlî olmakla suçlanmıştır. İbn Hilâl'in nâsıbî olduğu rivâyetini önce Sadûk nakletmiştir. Tûsî ise hicrî 5. asırda İbn Hilâl'i gâlî olarak nitelemiştir. Çalışmada, İbn Hilâl'in bu iki sıfatın gerektirdiği bir düşünce veya eğilime sahip olmadığı tespit edilmiştir.
This article analyzes the position of Ibn Hilāl, who is regarded as nāsıbī and ghālī, in the science of Shia rijāl, his reports and the validity of the accusations against him. It is found that narrators are criticized for various reasons in the science of Shiʻa rijāl. Some of them are the Shiite followers that the imams cursed and wanted to be kept away from their adherence. It is seen that the narrations reported by some of the narrators are included in the main sources of Shiite hadith, albeit these narrators were cursed by the innocent imams. Ahmed Ibn Hilāl (d. 267/880) is one of these narrators cursed by the imams and his name is found in the report (the isnād) of many early narrations. Ibn Hilāl, one of the close companions of Shia's 10th imam Ali b. Muḥammed al-Hādī (d. 254/868) and 11th imam Ḥasan al-ʻAskarī (d. 260/874), was first cursed by the letter of al-Askarī allegedly sent, and the Shiite followers were ordered to move away from him. Ibn Hilāl refused to accept the ambassadoriality of Muḥammed b. Osman (d. 305/918), the ambassador of the 12th Imam. Thus, he was cursed by Muḥammad al-Mahdī as well. In later periods, Ibn Hilāl was accused of being nāsıbī and ghālī. However, there are also some Shiite scholars who supported (tavthîk) Ibn Hilāl. In the Shi'a tradition, Nāsibism indicated the meaning of hating ʻAli and Ahl al-bayt or feeling anger towards them. Later on, this meaning has been changed into a meaning including the haters of ʻAli and then the Shiʻa Nāsibism is regarded as a position towards Shiʻa outside of Shiʻa. Ghulāt is a form of a belief generally found in the Shi'a tradition. In the belief of Ghulāt, holiness is attributed to the imams. When the Shiite sources are examined, it can be seeb that Ibn Hilāl represents neither a ghālī nor a nāsıbī position. In the Shiʻa, when the narrator leaves his sect, his narrations are evaluated differently. Therefore, among Ibn Hilāl's narrations only those which narrated before he left can be accepted. The likely reason for this attitude can be those narrators such as Ibn Hilāl brought in many narrations to the Shiite hadith literature. Ibn Bābeveyh and Sheikh Sadūk reported many narrations that includes Ibn Hilāl in their report chain (the isnad). Among these narrations, they criticized only one. Again, in the 4th century of Hijrī, Numānī, al-Hazzāz, Ibn Qavlaveyh and Mufīd reported many narrations transmitted by Ibn Hilāl. However, none of them mentioned about the negative perception on Ibn Hilāl in any of these narrations. This shows that Ibn Hilāl was not regarded as nāsıbī or ghālī in the eyes of the these scholars. As regards to, Tūsī, in the 5th century after Hijra, claimed that Ibn Hilāl was a ghālī and he was accused of being an adherent to this religion. He narrated in sum fifty narrations that included Ibn Hilāl in the report chain, but Tūsī criticized only three of them because of including Ibn Hilāl. The reason why Ibn Hilāl was accused of being nāsıbī and ghālī, which Shiʻa deemed the worst, was probably related to the political conditions of that period. On the other hand, there is no report that Ibn Hilāl shared a nāsıbī and ghālī thought or had a tendency towards them. It is obvious that if Ibn Hilâl, who has an important place in the eyes of the Shiite community, does not accept the second ambassador of al-Mahdī, and that this would cause discord among the followers. This complex situation was tried to be remedied by letters alleged to have been written by the imams, cursing Ibn Hilâl and ordering them to stay away from him. Later, Ibn Hilāl was accused of being a nāsıbî or ghālī who expressed the attitudes and thoughts that Shiʻa saw the most distant from him. Sadūk first reported the narration that Ibn Hilāl was Nāsıbî. Tūsī, on the other hand, described Ibn Hilāl as ghālī in the 5th century (after hijra). This study tries to reveal that there is no explicit evidence that proves Ibn Hilāl’s nāsıbī or ghālī position.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2021 |
Submission Date | August 28, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 25 Issue: 3 |
Cumhuriyet Theology Journal is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).