Savaş, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Tarih sahnesinde yer alan her toplum varlığını sürdürme mücadelesinde mutlaka bir savaşa iştirak etmiştir. Bazı toplumlar haksız nedenlerle savaş başlatırken bazıları da sadece kendisini korumak gibi meşru gerekçelerle savaşa başvurmuştur. Savaş tekniğinin değiştiği ve soğuk savaşın hâkim olduğu günümüzde bile geçmişinde savaş olmayan devlet yoktur. İslâm dini de hayatının her safhasını düzenlediği İslâm toplumunu dışarıdan gelen/gelebilecek tehlikelere karşı korumak adına Müslümanların savaşa katılmasına müsaade etmiştir. Ancak bu müsaade ediş, ahlaki kurallardan âri bir izin değildir. Bundan dolayı İslâm dini, döneminde icrâ edilen ve savaş etiğinden yoksun diğer savaşlardan farkını ortaya koymak için izin verdiği bu savaşa “cihad” ismini vermiştir. Fakat İslâm'ın ahlaki müeyyideler getirdiği cihad, bu vasfının tam aksi yönünde bir anlam yüklenerek terörizmin kaynağı olmak ithamıyla karşı karşıya kalmıştır. Masum sivilleri katleden ve cihad yaptığı iddiasıyla ortaya çıkan her yeni örgüt, cihad ile terör arasında nasıl bir ilişki olduğu ve İslâm'ın terörü desteklediği şeklindeki algının haklılık payının olup olmadığı hususunda bizi yeniden düşünmeye sevk etmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Kasım 2015 |
Gönderilme Tarihi | 27 Kasım 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 14 Sayı: 2 |
Correspondence Address
Cukurova University, Faculty of Theology, Balcali Campus, 01330, Saricam/Adana.