Cemâleddin
İshâk el-Karamânî, XVI. yüzyılda yaşamış bir Osmanlı âlimidir. Karaman’da
dünyaya gelen Karamânî, hocası Cemâleddin Aksarâyî’ye nispet edilen ‘Cemâlî’
ailesine mensuptur. O, kendi döneminde Karaman’a bağlı Aksaray’da kurulan
Cemâleddin Aksarâyî Medresesinde başladığı ilim tahsilini Konya Medresesinde
tamamlamış, daha sonra İstanbul’a gelerek devrin önde gelen âlimlerinden ders
alıp bu alandaki yetkinliğini kanıtlamıştır. Kısa süre içerisinde büyük bir
şöhrete kavuşan Karamânî, aynı zamanda hocası Şeyh Hamdullah’tan nesih yazısını
meşk ederek iyi bir hattat olmuştur. Fatih Sultan Mehmet, onun bu özelliğini
keşfedince kendisinden İbn Hâcib’in “el-Kâfiye” isimli eserini istinsah
etmesini istemiş, o da bunun karşılığında sultanın verdiği para ile hacca
gitmiştir. Hac dönüşü o sırada İstanbul kadısı olan hocası Muslihuddin
Kastallânî ile yaşadığı bir olay sebebiyle tasavvufa giren ve bu olay üzerine
Karaman’a dönerek Halvetiyye tarikatının halifelerinden olan Habib Karamânî’ye
intisap etmiştir. Şeyhinin yanında uzun süre kalıp seyr-i sülûkunu tamamlayarak
hocasının icazetiyle Karaman bölgesinde bir süre halkı irşat ile meşgul
olmuştur. Hayatının son dönemlerinde tekrar İstanbul’a gelerek amcası Veziriazam
Pîri Mehmet Paşa’nın kendisi için yaptırdığı tekkelerde irşat vazifesini
sürdüren Karamânî, H. 933’te İstanbul’da vefat etmiştir.
Karamânî,
zâhirî ve bâtinî alanlarda elde ettiği birikimlerini sonraki nesillere aktarmak
suretiyle eserlerini ölümsüzleştirmiştir. Tefsir, hadis, Arap dili ve belagati
gibi zahiri ilimlerde eserler verdiği gibi tasavvufî konuları ele aldığı Türkçe
ve Arapça kasideleri bulunmaktadır. Eserlerinin çoğu yazma halinde olup özellikle
Arapça kasideleri mecmualar içerisinde değişik zamanlarda basılmıştır. Ancak bu
çalışmada Karamanî’ni eserleri hakkında bilgi verilmemiş, sadece eserlerinin
isimleri zikredilmiştir.
Karamânî’nin
Arapça kasidelerinden biri “el-Münâcâtü’l-Meymûne” isimli kasidesidir. İsminden
anlaşılacağı üzere münâcât türünde olan bu kasidesinde Karamânî, Allah’a
yakarışı konu edinmiştir. Bu eserin matbu ve el yazması birçok nüshası
mevcuttur. Biz bu çalışmamızda Süleymaniye Kütüphanesindeki Konya, İzmir ve
Kılıç Ali Paşa Yazma Eser koleksiyonlarındaki nüshaları incelemeye esas aldık.
Birbirinden farklı bu nüshaların müellif Cemâleddin İshâk Karamanî’ye ait
olduğu hem kasidenin isimlerinden hem de isminin kaside içindeki beyitte
geçmesinden anlaşılmaktadır. Ancak bu nüshalar incelendiğinde metinde bazı
farklılıkların olduğu göze çarpmaktadır.
Bu makalede
Cemâleddin İshâk el-Karamânî hakkında kısa bir bilgi verilerek kasidenin Karamânî’ye
nispeti tespit edildikten sonra müellif nüshasına en yakın metne ulaşılmaya
çalışılacaktır. Kaside ve münâcât hakkında kısaca bilgi verildikten sonra kasidenin
Türkçeye tercümesi yapılarak kaside şekil ve muhteva yönünden incelenecektir.
Cemâleddin İshâk el-Karamânî is an
Ottoman scholar who lived in the XVIth century. Karamânî, who was born in
Karaman, belongs to Cemaleddin Aksarayî and his family is from Cemaleddin
Aksarayî. He started his education in Cemaleddin Aksarayi al-Madrasa
established in Aksaray in Karaman, and completed his education in Konya. Then came
to Istanbul and took lessons from the leading scholars of the period and his
reputation in this field has been proven and soon his fame spread. He has also
turned into a good pioneer who has written the prose word from his teacher,
Sheikh Hamdullah. Fatih Sultan Mehmet discovered this feature of his and asked
Ibn Hacib to translate his work "el-Kafiye". He went to the
pilgrimage in exchange for the money given by the Sultan. It is rumored that an
event that he experienced with his teacher, Muslihuddin Kastallânî, who was a
judge of Istanbul at the time of the pilgrimage, was the occasion to allow him
to change. Upon this incident, he returned to Karaman and joined Habib
Karamânî, who was one of the caliphs of the Helvetia sect. For a long time by
staying at the shaykh, he completed the maritime affairs and became busy with
his people for a while in Karaman with the approval of his teacher. Karamânî,
in the last period of his life and he continued his duty as a vizier in the
monopolies which he had built for himself by his uncle Pîri Mehmet Pasha who
passed away in İstanbul, died at H. 933 in Istanbul.
Karamânî has immortalized his works by
transferring his accumulations he obtained in the fields of apparent and
esoteric to the next generations. He has tafsir, hadith, Arabic language and
rhetoric such works, as well as artifacts and religious and Sufism issues, as
well as the Turkish and Arabic odes. Most of his works are in writing and his
Arabic odes have been published in various magazines. However, in this study,
no information was given about Karamanî’s works, only the names of his works
were mentioned.
One of his Arabic odes is
“Münâcâtü’l-Meymûne”. As it can be understood from his name, in this poem
Karamânî has been the subject of the plea to Allah. This work has copies of
manuscripts and manuscripts. In this study, we have taken the basis of
examining the copies of Konya, Izmir and Kilic Ali Pasha Manuscript collections
in the Suleymaniye Library. It is understood that these different copies belong
to the author Cemâleddin İshâk Karamanî both from the names of the ode and the
passing of the name in the couplet inside the ode. However, there are some
differences in the text when these copies are examined.
In this paper, a piece of short
information will be given about Cemâleddin İshâk al-Karamânî. The ode of
Karamânî to be determined after the text is tried to reach the closest text to
the author.
After giving brief information about
the ode and “munacat”, the ode will be translated into Turkish and examined in
terms of form and content.
Cemâleddin İshâk el-Karamânî Münâcâtü’l-Meymûne Review Critical Extension Translation Munacat
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 27, 2019 |
Submission Date | August 28, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 19 Issue: 2 |