The matter of creation is a topic on which the humanity focuses for many centuries. In our opinion, the elements which make this matter important could be evaluated within three categories: The ontological query of the human being arising from the necessity of “knowing”, the obligation of placing the being on the basis of epistemology in terms of the commonality of the quality of being, and creation being the commencement date of universe and human being. Throughout the history, some distinct views related to commencement have been bandied about. In this respect, some theologians and philosophers have determined not only two distinct entities, namely God and the Universe but also two realms of existence which, qualitatively and existentially, have different structures. Philosophers and theologians have searched for the affinities of these two entities. In generally speaking, some of the theologians adopted creating out of nothing (ex nihilo); on the other hand, some others adopted emanation theory. Although the aforesaid two creation explanations are considered to be incompatible with each other; İbn Sînâ (Avicenna) who adopted emanation theory in terms of explaining the creation is claimed that he used the notion of ibdâ‘ (creation) in the meaning of “creating out of nothing” (ex nihilo). In this sense, we face the question whether we could talk about creating out of nothing for İbn Sînâ as a significant problematic to be answered. We, in this paper, aim at discussing the possibility of associating the emanation with ex nihilo. In this respect, taking the criticisms brought by İbn Sînâ, we will make evaluations with reference to the general philosophy of İbn Sînâ. In particular, Kemâlpaşazâde (d. 940/1534) who argued that the notion of“Creation’” was misunderstood by people before shall be our focus. Because Kemalpaşazâde's analysis of the events leading up to his speech reveals a third point of view. In other words, Kemalpaşazâde suggests a new and original approach between philosophical and theological debates. In this article, we are to evaluate the claims in question and present our own solution.
Yaratma meselesi, insanlığın asırlardır üzerinde durduğu bir konudur. Kanaatimizce bu meseleyi önemli kılan unsurlar, üç kategoride değerlendirilebilir: Birincisi insanın ‘bilme’ gereksiniminden kaynaklı olarak yaptığı ontolojik sorgulama, ikincisi var olma niteliğinin müşterekliği bakımından; varlığı, epistemolojinin temeline yerleştirme zorunluluğu ve son olarak yaratmanın âlem ve insanın başlangıç tarihi olması. Tarih boyunca başlangıçla ilgili farklı görüşler ortaya atılmıştır. Kelâmcılar ve Felsefeciler, bu konuda hem Tanrı ve Âlem olmak üzere iki temel varlık hem de niteliksel ve varoluşsal anlamda farklı yapıya sahip iki varlık alanı belirlemişlerdir. Felsefeciler ile Kelâmcılar, bu iki varlığın ilişkisini araştırmışlardır. Genel kabule göre Kelâmcılar, yoktan yaratmayı (ex nihilo); Felsefeciler ise sudûr (emanation) nazariyesini benimsemişlerdir. Söz konusu iki yaratılış izahı, birbirlerinin karşısında konumlandırılmasına rağmen yaratmayı açıklama bakımından sudûr nazariyesini tercih eden İbn Sînâ’nın (ö. 428/1037); ibdâ‘ kavramını, yoktan yaratma anlamında kullandığı iddia edilmektedir. Bu bağlamda İbn Sînâ’da yoktan yaratmadan söz edilebilir mi? sorusu, cevaplanması gereken önemli bir problem olarak karşımızda durmaktadır. Biz makalemizde sudûr nazariyesi ile yoktan yaratmayı ilişkilendirmenin mümkün olup olmadığını tartışmayı hedeflemekteyiz. Özellikle ibdâ‘ kavramının bazı âlimler tarafından yanlış anlaşıldığı varsayımından hareketle çalışmamızda Kemâlpaşazâde’nin (ö. 940/1534) konu hakkındaki görüşleri odak noktamızı teşkil edecektir. Zira Kemalpaşazâde’nin konu hakkındaki tartışmalara dair çözümlemesi üçüncü bir yaklaşımı ortaya koymaktadır. Başka bir ifade ile Kemalpaşazâde felsefî ve kelamî tartışmalar arasında yeni ve özgün bir yaklaşımı ifade etmektedir. Bu makalede söz konusu iddiaları değerlendirip İbn Sînâ’nın ibdâ‘ nazariyesinde mutlak yoktan yaratmanın imkân dâhilinde olduğunu iddia etmenin bazı güçlükler içerdiği gösterilmeye çalışılacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 25 Issue: 63 |