Abstract
Uzun asırlardır İslam medeniyetinin bir parçası ve öncüsü durumunda olan Türkiye, 20. Yüzyılda siyasi, hukuki, sosyal ve kültürel alanlarda radikal bir değişim ve dönüşüme imza atmıştır. Bu sürecin kuşkusuz en önemli adımı bütün kavram ve kurumlarıyla ümmet dönemini bırakıp millet dönemine geçmek olmuştur. Millet
yapısı ve milli devlet, cumhuriyet rejiminin benimsenmesi ve ilanıyla kurulmuştur. Bu yeni dönemde her değer ve kurum gibi din ile ilişkilerin de yeni anlayış çerçevesinde belirlenip yapılandırılmıştır. İslam medeniyet tarihinde dini hizmetleri veren veya koordine eden kadılkudatlık, şeyhülislamlık, evkaf idaresi, şuun-ı şer’iyye/diniyye gibi adlarla anılan kurumlar olmakla beraber “Diyanet İşleri” adıyla belki de ilk defa Türkiye Cumhuriyeti’nde karşılaşıyoruz (1924).
Pek çok tarihçi, sosyal bilimci laik Cumhuriyet Türkiye’sinin, Türklerin, Osmanlı geçmişinden tamamen bir kopuş hatta redd-i miras olduğunu düşünmüşlerdir. Oysa akademik araştırmalar Osmanlı’nın son asırlardaki ıslahâtının “milli Cumhuriyet”in sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel ve bu arada dini yeniliklerine kavram ve kurumlarıyla önemli bir zemin hazırladığına işaret etmektedirler.
Bu yönde adımlara veya eğilimlere Osmanlı’nın son asrında bazı alanlarda da rastlanmaktadır. II. Mahmud’un ıslahatı (1809-
1839), arkasından Tanzimat (1839-1876) ve Meşrutiyet dönemleri (1876-1918) Osmanlı devlet yapısında ve toplumsal hayatta, resmi okullar, yeni laik yargı kurumları ve kanunlar gibi Avrupa’i tarzda düzenlemeleri hayata geçirdi. Bunlar da ulemanın ve dolayısıyla İslami hükümlerin alanını daralttı. Özellikle Genç Türkler ve İttihat- Terakki’nin reform siyaseti yenileşmede cesaretli çıkışlardı.
Diyanet, adı ve işlevleriyle Türkiye’ye has özgün bir kurum olma niteliği taşımaktadır. Yeni devletin ve rejimin ilanından yaklaşık altı ay gibi kısa bir sürede vücut bulan bu kurum, bir asra yaklaşan cumhuriyet tarihindeki bunca siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel değişim ve dönüşümlere rağmen varlığını anayasal düzeye yükselerek sürdürmektedir ve neredeyse vazgeçilmez bir nitelik kazanmış durumdadır. Cumhuriyet Diyanet İşleri Başkanlığı,
bu geçmişi veya tarihi boyutu ile Türkiye’de dini kurumlara güven(ilirlik), derinlik, tecrübe ve birikim sağlamaktadır