Atinalılar kentin istikrarını kentin
bütün sorunları hakkında herkesin özgürce fikrini söyleyebilmesinde ve kenti
ilgilendiren meselelerin yurttaşlar topluluğunca tartışılarak bir karara
bağlanması ilkesinde görmekteydi. Ama bu ilkeye karşı olan bir grup Atinalı iki
kez yönetimi ele geçirip kente büyük acılar yaşattı. Bu iki krizi de savıp
genel bir afla yeni bir başlangıç yapmaya çalışan Atinalılar, demokrasiyi
darbeyle ortadan kaldırma hevesinin hala devam ettiğini anlayınca, kenti bu
hareketin fikir babası olarak gördükleri Sokrates’ten kurtarırlarsa, kent için
sürekli bir istikrarsızlık, bir şiddet ve çatışma unsuru olan bu hareketten de
kurtarmış olacaklarını düşündüler. Atinalıların amacı belki Sokrates’i öldürmek
değildi; Sokrates’in artık konuşmaması ya da
Atina’yı terk etmesi onlar için kabul edilebilir bir şeydi. Ama o
susmayı ya da Atina’yı terk etmeyi değil, ölmeyi seçti. Bu makalede, mahkemenin
Sokrates için verdiği hüküm gibi bir hükmün, arkasından da Sokrates’inki gibi
bu hükme uyma kararının bir kente istikrar getirmesinin, kentteki toplumsal ve
siyasal çatışmalara son vermesinin mümkün olup olmadığı tartışılacak; bir
kentte şiddet ve çatışmadan uzak istikrarlı bir toplumsal ve siyasal gerçeklik
yaratmanın yolunun nereden geçtiği sorusuna bir yanıt verilmeye çalışılacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 9, 2019 |
Submission Date | February 8, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 6 Issue: 1 |