According to the
Turkish Language Institute, smuggling is "a trade done contrary to the law of a state, the act of transferring
secretly, surreptitiously". The same institution defines the smuggler
as a person who commits "the act of secretly importing, exporting, buying
and selling goods illegal to be traded and benefiting the same without paying
any tax", or the act of "importing goods into the country through
illegal secret routes and without paying any taxes". The act in question
can be committed in the form of bringing commercial goods into country
illegally or as human trafficking. When the smuggler traffics humans, it is
certain that in his eyes, human becomes a commodity. Like all illegal acts of
human beings, smuggling has also always been a common practice in almost every
place and period in the world where human beings existed throughout history.
Today it is still an act committed continuously.
The Republic of Turkey, has been a state where
smuggling has been committed throughout its history (and undoubtedly today as
well) due to its geography. Being a center of attraction that connects the two
continents, Anatolian peninsula could not escape from becoming a center for
smuggling as it is a center for any commercial activities. Since the day it was founded, Republic of
Turkey has been officially fighting against smuggling on its territory and
borders just like its predecessor, the Ottoman Empire.
This paper aims to
evaluate the phenomenon of smuggling in Turkey during the early Republican
period, on the basis of the official documents from the era in question, the
smuggling activities in south of Turkey and its surroundings and the measures
taken by the state to prevent smuggling in the region.
Türk Dil Kurumuna göre kaçakçılık “Bir devletin
yasalarına karşı gelerek yapılan ticaret, gizli olarak, sezdirmeden kaçırma
işi”dir. Kaçakçı ise yine aynı kurumun yaptığı tanımlamaya göre; “Vergi
vermeden, yasalarca alım satımı yasak
edilen nesneleri yurda sokma, yurttan çıkarma, gizlice alıp satma ve bundan bir
kazanç sağlama” ve ya “yasal olmayan gizli yollardan ve herhangi bir vergi
ödemeden ülke dışından ülkeye mal sokulması”
eylemini yapan şeklinde tanımlamaktadır. Söz konusu eylem bir ülkeye
gayri yasal yollardan bir ticari malın getirilmesi kadar; aynı zamanda insan
taşınması şeklinde de olabilmektedir. Kaçakçı insan taşıdığı vakit şüphesiz
onun gözünde insan da bir ticari meta haline gelmektedir. İnsanın yasal olmayan
tüm eylemleri gibi kaçakçılıkta tarih boyunca dünyada insanın var olduğu hemen
her yerde ve dönemde yaygın bir eylem olarak gerçekleşmiştir. Günümüzde de
devam eden bir eylem olmayı sürdürmektedir.
Anadolu yarımadası iki kıtayı birbirine bağlayan biz
cazibe merkezi olarak her çeşit ticari faaliyetin merkezi olduğu gibi
kaçakçılık açısından da bir merkez olmaktan kurtulamamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de tıpkı
kendisinden önceki Osmanlı Devleti gibi topraklarında ve sınırlarında kaçakçılığı
önleyebilmek için kurulduğundan beri resmi olarak çaba harcamaktadır.
Bu makale de Cumhuriyet’in ilk dönemi resmi belgelerinden
hareketle Türkiye’nin güney sınırı ve çevresinde kaçakçılık faaliyetleri ele
alınacaktır. Bu süreçte devletin bölgede
kaçakçılığı önlemek için aldığı önlemlerden hareketle sözü geçen dönemde
Türkiye’de kaçakçılık olgusunun değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Eylül 2019 |
Gönderilme Tarihi | 16 Ocak 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 21 Sayı: 3 |