Since humans are social beings, being accepted, loved and admired are among their basic motivations. Therefore, the individual dislikes and tends to avoid experiences of rejection. Since it would be utopian to assume that people will always be accepted in their lives, reactions to experiences of rejection may differ from person to person. While some act more flexibly and consider this situation normal and acceptable, in others, this situation leads to intensely negative reactions and behaviors such as intense anxiety and avoidance. In this context, 'rejection sensitivity', which includes over-arousal, expeccy, easy perception of rejection situations and disproportionate reactions to rejection in the individual's experiences, can disrupt both individual and social functionality of individuals. Although the concept of rejection sensitivity is explained by different theories, basically all of them focus on interactions, rejection experiences and negative experiences in early childhood. In other words, the quality of relationships with significant others is the inheritor of rejection sensitivity in one's current relationships. In order to get rid of the anxiety experienced in social environments or relationships due to rejection expectations, people exhibit avoidance behavior and try to eliminate the possibility of rejection. Therefore, making distorted perceptions and interpretations of others' thoughts, feelings and actions and striving not to be exposed to this situation are among the elements that form the basis of both social anxiety and rejection sensitivity. As a result of all these, it becomes an inevitable fact that the feeling of loneliness increases and relationship satisfaction and quality decrease. With this review study, it is aimed to explain rejection sensitivity based on different theories and to examine the relationship between rejection sensitivity and social anxiety by including different terms including interpersonal interaction. The research results obtained in the literature were discussed in relation to each other and recommendations were made.
İnsanın sosyal bir varlık olmasından ötürü kabul görme, sevilme ve beğenilme temel motivasyonlarındandır. Dolayısıyla birey, reddedilmeye yönelik deneyimlerden hoşlanmamakta ve kaçınma eğiliminde olmaktadır. İnsanın yaşamında her daim kabul göreceğine yönelik bir durum ütopik olacağından reddedilmeye ilişkin deneyimlere verilen tepkiler kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Bazıları daha esnek davranıp bu durumu normal, kabul edilebilir karşılarken bazılarında ise bu durum yoğun şekilde olumsuz tepkilere ve yoğun kaygı ile kaçınma gibi davranışlara yol açmaktadır. Bu bağlamda bireyin yaşantılarında reddedilmeye yönelik aşırı uyarılmışlık hali, beklentide olma, reddedilme durumlarını kolaylıkla algılama ve orantısız biçimde verilen tepkileri içeren ‘reddedilme duyarlılığı’ kişilerin hem bireysel hem de sosyal anlamda işlevselliğini bozabilmektedir. Reddedilme duyarlılığı kavramı farklı teorilerle açıklansa da temelde hepsi erken dönem çocukluk yaşantısındaki etkileşimlere, reddedilme deneyimlerine ve olumsuz yaşantılara odaklanmaktadır. Başka bir deyişle önemli diğerleri ile olan ilişkilerin niteliği kişinin mevcut ilişkilerinde reddedilme duyarlılığının mirasçısı konumundadır. Kişiler reddedilme beklentilerinden ötürü sosyal ortamlarda veya ilişkilerde yaşadığı kaygıdan kurtulabilmek amacıyla kaçınma davranışı sergilemekte ve reddedilme olasılığını elemine etmeye çabalamaktadır. Dolayısıyla diğerlerinin düşüncelerine, duygularına ve eylemlerine yönelik çarpıtılmış şekilde algılamalarda ve yorumlamalarda bulunma ve bu duruma maruz kalmama için çabalama hem sosyal kaygının hem de reddedilme duyarlılığının temelini oluşturan unsurlardandır. Tüm bunların sonucunda yalnızlık duygusunun artması, ilişki doyumunun ve kalitesinin azalması kaçınılmaz bir gerçek haline dönüşmektedir. Yapılan bu derleme çalışmasıyla reddedilme duyarlılığını farklı teorilere dayandırarak açıklayabilmek ve reddedilme duyarlılığı ile sosyal kaygı arasındaki ilişkiyi kişilerarası etkileşimi içeren farklı terimleri dahil ederek incelemek amaçlanmıştır. Literatürde ulaşılan araştırma sonuçları birbiri ile ilişkilendirilerek tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Applied and Developmental Psychology (Other) |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Early Pub Date | June 2, 2025 |
Publication Date | June 15, 2025 |
Submission Date | July 29, 2024 |
Acceptance Date | February 13, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 27 Issue: 2 |