Umûr-ı Âmme bahsi, İslam dünyasında felsefe ile kelam geleneklerini aynı zeminde buluşturan en önemli problem alanlarına işaret eder. Zira bu dönemde özellikle felsefe ve kelam gelenekleri arasında en ciddi tartışma konularının başında ontolojik problemler gelir. Mutekaddimun dönem kelamında da nispeten metafizik problemler üzerinde durulduğu doğruysa da kelam düşüncesini asıl şekillendiren husus metafiziğin teoloji bahisleri olmuştur. Ancak Gazali’nin de etkisiyle özellikle muteahhirin dönem kelamcıları arasında kelam metinlerinin başında Umûr-ı Âmme bahsinin ele alındığı görülür ki bu teolojiden daha genel bir anlam bütünlüğüne işaret eder. Bunda bir taraftan İbn Sînâ’nın metafizikte ortaya koyduğu ve teolojik problemleri de kapsayacak şekilde tek bir sistem halinde sunduğu sistematik varlık anlayışının doyuruculuğu etkiliyken diğer taraftan Gazali’nin de itiraf ettiği üzere mütekellimlerin ortaya koyduğu metodolojinin yeterli olmadığına dair kanaat etkili olmuş olabilir. Nitekim ilk dönem kelam eserlerinde öne sürülen yöntemlerin eserin devamında takip edilmemesi de bunu doğrular niteliktedir. Bu şekilde Fahreddin Râzî sonrası kelam geleneğinin ilk tartışma konusu haline gelen Umûr-ı Âmme tartışmaları, uzun yıllar boyunca kelam eserlerinde bir gelenek haline gelmiştir. Bu çalışmada bu geleneğin on beşinci yüzyıl temsilcilerinden olan ve Osmanlı dönemi saygın kelamcıları arasında kabul edilen Hatizâde Muhyiddin Efendi’nin Umûr-ı Âmme konusunu ele alış biçimi üzerinde durulacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 26 Ekim 2022 |
Yayımlanma Tarihi | 26 Ekim 2022 |
Gönderilme Tarihi | 12 Ağustos 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 31 |
Dicle University
Journal of Social Sciences Institute (DUSBED)