Objective: Tumor-associated tissue eosinophilia (TATE) has been noted in human cancers, sometimes with dif­ferent results regarding their association with clinical out­come. In this study, the association between TATE and prognostic parameters of supraglottic laryngeal cancer was analyzed. Materials and methods: Sixty-two patients with diagno­sis of supraglottic laryngeal squamous cell carcinoma and who treated surgically in our center were evaluated. The cases were divided into 3 categories according to the av­erage number of eosinophils per high-power field (400x): 0 (negative), 1-5 (grade 1+), more than 5 (grade 2+). Results: We found 24 TATE-negative (38.7%) and 38 TATE-positive (61.3%) cases. There was not any statisti­cally significant correlation between TATE and tumor dif­ferentiation, vascular invasion, perineural invasion, lymph node metastasis, patients\' ages, T stages (p>0.05). As expected, vascular invasion correlated with lymph node metastasis (p=0.001). Conclusion: The results of this study showed that TATE has no correlation with prognostic parameters such as histologic differentiation, vascular invasion, perineural invasion, lymph node metastasis, patients\' ages and T stages in supraglottic laryngeal squamous cell carcino­ma. The data suggest that stromal eosinophilic infiltration is not useful for determining biological aggressiveness in supraglottic laryngeal cancer.
Amaç: Tümör ilişkili doku eozinofilisi (TİDE) birçok in­san kanserinde izlenebilir, klinik gidiş ile ilişkisi değişik sonuçlar gösterebilir. Bu çalışmada TİDE ile supraglottik karsinomların prognostik parametrelerinin ilişkisi analiz edilmiştir. Gereç ve yöntem: Merkezimizde supraglottik skuamöz hücreli larinks kanseri tanısı alan ve cerrahi uygulanan 62 olgu incelendi. Olgular her büyük büyütme alanındaki (400x) ortalama eozinofil sayısına göre şu şekilde 3 ka­tegoriye ayrılmıştır: 0 (negatif), 1-5 (derece 1+) ve 5\'den çok (derece 2+). Bulgular: Olgular 24 TİDE-negatif (%38,7) ve 38 Tİ­DE-pozitif (%61,3) olarak saptandı. Tümör evresi, tümör diferansiasyon derecesi, lenf nodu metastaz varlığı, len­fovasküler invazyon varlığı, perinöral invazyon ve hasta yaşı ile eozinofilik reaksiyonun derecesi arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Beklendiği gibi lenfovasküler invazyon ile lenf nodu metastazı görülmesi arasında istatiksel ola­rak anlamlı bir ilişki saptandı (p= 0,001). Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları supraglottik larinks sku­amöz hücreli karsinomlarında, tümör ilişkili doku eozino­filisi ile yaş, tümör diferansiasyon derecesi, tümör evresi, vasküler invazyon, perinöral invazyon, lenf nodu metas­tazı gibi prognostik faktörler arasında bir ilişki olmadığını göstermiştir. Bu bulgular stromal eozinofil infiltrasyonu­nun supraglottik larinks karsinomlarının biyolojik agresi­vitesini belirlemede kullanılamayacağını telkin etmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | March 1, 2013 |
Submission Date | March 2, 2015 |
Published in Issue | Year 2013 Volume: 40 Issue: 1 |