Shakespeare'in "Hamlet" oyunu varoluşçuluk felsefesi bağlamında yorumlanabilir. Danimarka'da, kendisini Sartre'in 'boşluk' 'void' olarak nitelendirdigi türde bir ortamda bulan Hamlet, çürümüş bir dünyada mücadele veren modern Avrupa'lı insan kavramının bir örneği olarak algılanabilir. Hamlet 'bulantısını' 'nausea' yenmeye, insanları maskelerinden ve yanıltıcı görünümlerinden arındırmaya çabalarken Kierkegaard'in betimlediği üç yaşam evresinden geçer:estetik, ahlaki, ve dini. Bu evreler kökenlerinde birbirleriyle çelişki halinde olduklari için, insan temel bir seçim -- 'ya ... ya da' 'either/or' -- yapmak durumundadır. Oyunda Hamlet'in tepkileri ve tepkisizlikleri bu bağlam içinde incelenebilir
Shakespeare's Hamlet yields conveniently to an existential reading. Hamlet may be seen as the prototype of the modern European man who struggles in a "rotten" world. In Denmark, he finds himself in a Sartrean "void". As he struggles to overcome his "nausea" by trying to unmask men, strip them of their fine appearances and show them in their true nature, Hamlet passes through the three stages of life described by Kierkegaard: the aesthetic, the ethical and the religious. Since these stages are in contradiction with one another, there is a basic choice, an "either/or" facing man. Hamlet's actions or non-actions in the play can be studied within the framework of this context.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Temmuz 2001 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2001 Cilt: 2 Sayı: 2 |