İklim değişikliği dünya genelinde gerçekleşen kuraklık, aşırı hava olayları, ortalama sıcaklık seviyesindeki artışlar, orman yangınları ve bir dizi felaket eşliğinde kendini bir gerçeklik olarak dayatmaktadır. Dünyanın kara parçaları üzerinde yaklaşık yüzde 0,51’i kadar yüzölçümüne sahip olan ve küresel ölçekte yalnızca yüzde 1 sera gazı salımından sorumlu bulunan Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı kabul etmesi ve iklim değişikliği ile ilgili inisiyatif alarak iklim kanununu çıkarması kayda değerdir. Ancak Türkiye’nin karbon ayak izinin küçüklüğüne rağmen sorumluluk yüklenmesi yoğun eleştiriler almaktadır. 7552 Sayılı İklim Kanunu 2 Temmuz 2025’te kabul edilmesine karşın; muhalif partiler, akademisyenler ve toplumun çeşitli kesimleri tarafından tartışılmaya devam etmektedir. Eleştiriler, TBMM'de yasanın tartışılması ve kabul edilmesi sürecinde gözlemlenen aceleci tavırlara dayanmaktadır. Çalışma, İklim Kanunu’nun kabulünde, Türkiye’nin AB ile olan siyasi ve ticari ilişkileri ve AB müktesebatına uyum yükümlülüğünü teslim eder. Ancak tarafların yaşam ve üretim biçimini derinden etkileyen bu yasanın ortaya çıkışında demokratik iç müzakere süreçlerinin ihmal edildiği ve Chantal Mouffe’un teorisinde ifade ettiği; düşmanca (antagonistik) bir yaklaşımla değil, agonistik (rekabetçi) demokrasiyle sürecin yürütülmesi gerektiğini savunmaktadır. Tepeden indirgemeci siyasa anlayışı, kamu yararı amacına sadık kalınsa bile demokrasinin yara almasına neden olur. Nitekim Türkiye’nin ilk iklim kanununa, kanunlaşma süreci bitmesine rağmen, sertleşerek devam eden ve antagonizmaya dönüşen bir muhalefet vardır.
Çalışma Etik Kurul Onayını gerektirmemektedir. Çalışmada Etik Kural İhlali Yoktur.
Destekleyen Kurum Yoktur.
Teşekkür edilecek kurum/kişi bulunmamaktadır.
Climate change is a fact of life, as evidenced by droughts, extreme weatherconditions, rising average temperatures, forest fires, and a series of disasters around the world. It is noteworthy that Türkiye, which accounts for approximately 0.51 percent of the world's territory and is responsible for only 1 percent of global greenhouse gas emissions, has adopted the Paris Climate Agreement and taken the initiative to enact climate legislation. However, despite the small size of carbon footprint,Türkiye's willingness to take such responsibility has led to significant criticism. The Climate Law No. 7552, which was passed on July 2, 2025, is still being debated by opposition parties, academics, and various segments of society. The criticisms are based on impetuosity observed during the process of discussing and adopting the law in the TBMM. The study recognizes Türkiye's political and commercial relations with the EU and its obligation to comply with EU acquis during the adoption of the Climate Law. However, it argues that democratic domestic negotiation processes were ignored in the enacting process of this law, which may affects the way of life and production of the public, and that the process should be conducted through agonistic (competitive) democracy rather than antagonistic democracy, as Chantal Mouffe suggests in her theory. The jacobanist approach, even if it is for the benefit of the public, can damage democracies. In fact, despite its enactment, this climate law remains a controversy that continues to intensify and antagonize the parties involved.
| Primary Language | Turkish |
|---|---|
| Subjects | Environment and Climate Finance, Environmental Sociology |
| Journal Section | RESEARCH ARTICLES |
| Authors | |
| Publication Date | October 25, 2025 |
| Submission Date | August 1, 2025 |
| Acceptance Date | October 25, 2025 |
| Published in Issue | Year 2025 Issue: 86 |