İnsanın Yer sisteminin işleyişini değiştiren bir jeolojik kuvvet olduğunu ve yeryüzündeki etkinliği sayesinde artık yeni bir çağa geçildiğini savlayan Antroposen düşüncesi, özellikle yeni binyılın başından itibaren bir dizi tartışmaya konu olmaktadır. Söz konusu tartışmaların birden fazla boyutu olmakta birlikte, Antroposen olarak adlandırılacak yeni bir devrenin başlangıç zamanına yönelik olarak getirilen önerilerin birbirinden farklı içerimlere sahip olması, Antroposen’le ilgili tartışmalara politik bir bağlam da kazandırmaktadır. Bu doğrultuda bu çalışmada, Antroposen’in ne zaman başladığına ilişkin öne sürülmüş temel görüşler tanımlanmış ve her bir düşüncenin ne türlü politik imalara sahip olduğu irdelenmiştir. Antroposen’in başlangıcına yönelik öne sürülen hipotezler, esasında, Homo sapiens’in geçmişte deneyimlediği dört büyük geçiş dönemini milat olarak almaktadır (Lewis ve Maslin, 2020). Bunlardan birincisi “tarım devrimi”, ikincisi 15. yüzyıldan itibaren Yeni Dünya ile Eski Dünya’nın karşılaşmasını ifade eden “küreselleşme 1.0”, üçüncüsü “sanayi devrimi” ve dördüncüsü ise İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra küresel örgütlenme, büyüme ve verimlilikteki olağanüstü dönüşümleri imleyen “büyük hızlanma”dır. Bunlardan tarım devrimi ile sanayi devrimi enerji kullanımındaki, küreselleşme 1.0 ile büyük hızlanma ise örgütlenmedeki büyük değişimi yansıtmaktadır. Bunlardan birincisinde (Erken Antroposen hipotezi), Antroposen dünyasını ortaya çıkaran gelişme, uygarlığa geçişin -belki istenmeyen ama- doğal bir sonucudur ve küresel değişimin sorumluluğu insana aittir. İkincisinde (Orbis hipotezi ve sanayi devrimi hipotezi), bir buzularası dönemin sahip olduğu doğal sinyaller kolonyalizmle ya da sanayi devrimiyle aşılmıştır. Bu bakımdan tümüyle farklı bir çalışma moduna sıçramış olan bir dünyanın yaratılmasının sorumluluğu (beyaz, eril, Hristiyan olan) Batı Avrupalılara aittir. Üçüncüsünde ise (büyük hızlanma hipotezi), her ne kadar Antroposen dünyasını yapılandıran gelişmeler sanayi devriminden itibaren yaşanmaya başlamış olsa da, Yer sistemindeki fiziksel-kimyasal-biyolojik mekanizmalarda gözlenen olağanüstü değişimler İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleşmiştir ve bu doğrultuda, Antroposen’in etik ve politik sorumluluğunu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler paylaşmak durumundadır.
The Anthropocene idea, which asserts that man is a geological force that changes the functioning of the Earth's system and that a new era has now been passed thanks to its activity on earth, is the subject of a number of discussions, especially since the beginning of the new millennium. Although the debates in question have multiple dimensions, the fact that the proposals for the beginning of a new period, which will be called the Anthropocene, have different implications, also adds a political context to the discussions about the Anthropocene. In this direction, the main ideas that were put forward about when the Anthropocene began were defined and the political implications of each thought were examined. The hypotheses put forward for the beginning of the Anthropocene, in fact, take the four major transition periods that Homo sapiens experienced in the past. The first of these is the "agricultural revolution", the second is "globalization 1.0", which expresses the encounter of the New World and the Old World since the 15th century, the third is the "industrial revolution" and the fourth is the extraordinary transformations in global organization, growth and productivity after the Second World War, that is "big acceleration". Of these, the agricultural revolution and the industrial revolution reflect the great change in energy use, and the great acceleration with globalization 1.0 reflects the great change in organization. In the first of these (Early Anthropocene hypothesis), the development that gave rise to the Anthropocene world is a -perhaps undesirable- natural consequence of the transition to civilization and the responsibility for global change belongs to humans. In the second (the Orbis hypothesis and the industrial revolution hypothesis), the natural signals of an interglacial period were overcome by colonialism or the industrial revolution. In this respect, the responsibility for the creation of a world that has leapt into an entirely different mode of operation rests with Western (white, masculine, Christian) Europeans. In the third (great acceleration hypothesis), although the developments that shaped the Anthropocene world began to be experienced since the industrial revolution, the extraordinary changes observed in the physical-chemical-biological mechanisms in the Earth system took place after the Second World War, and accordingly, developed and developing countries have to share their political and ethical responsibility.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | December 20, 2022 |
Submission Date | March 2, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi - dtcfdergisi@ankara.edu.tr
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.