Şizofreni; toplumun yaklaşık %1’ini etkileyen, genç yaşlarda başlayarak kronik gidiş gösteren bir toplum ruh sağlığı sorunudur. Şizofreni Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bütün hastalıklar arasında en çok yeti yitimine ve kayba yol açan 10 hastalıktan biridir. Şizofren hastaların %20-50’sinin daha önce intihar girişiminde bulundukları, diğer psikiyatri hastaları ile karşılaştırıldığında intihar etmek için daha ciddi yöntemler kullandıkları belirlenmiştir. İntihar girişiminde bulunan şizofren hastaların %10-15’inin hayatını kaybettiği saptanmıştır. Psikiyatrik hastalıklarda intihar için tanı aldıktan sonraki ilk yıl, özellikle de ilk üç ay çok önemliyken, şizofreni hastaları için böyle bir ayrım bulunmamaktadır. Şizofrenide intihar riski her zaman çok yüksektir. Depresif semptomlar, içgörünün yüksek olması, sosyal destek eksikliği, daha önce intihar girişiminde bulunmuş olma şizofrenide intihar riski açısından önemlidir. Geleceğe ilişkin olumsuz beklentiler olarak tanımlanan umutsuzluk depresyonla yakından ilişkilidir. İntihar niyeti ile depresyon arasındaki ilişkide umutsuzluk kritik rol oynamaktadır. Şizofrenide depresyonun özellikle de umutsuzluğun değerlendirilmesi intihar riski açısından önem taşımaktadır. Eskiden postpsikotik depresyon kavramı kullanılırken şu anda şizofreniye eş tanı olarak depresyon kullanılmaktadır. Şizofreni belirtilerinin özellikleri, anti-psikotiklerin yan etkileri nedeniyle depresyon çoğu zaman gözden kaçmaktadır. Şizofrenide depresyon tedavi edilebilirken, intihar geri döndürülemeyen bir olgudur. Bu nedenle şizofren hastalara bakım verirken risk faktörlerinin iyi değerlendirilmesi ve ipuçlarının kaçırılmaması önemlidir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Reviews |
Authors | |
Publication Date | February 21, 2016 |
Submission Date | April 10, 2015 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 6 Issue: 1 |