Amaç: Tularemi, Francisella tularensis’in neden olduğu bir zoonozdur. Yerel salgınlar ya da sporadik olgular şeklinde görülmektedir. Bu çalışmada, tularemi şüpheli olguların başvuru esnasındaki klinik ve epidemiyolojik özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntemler: 2014-2017 yıllarında tularemi şüpheli 36 olgu başvuru esnasındaki klinik ve epidemiyolojik özellikler açısından retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Mikroaglütinasyon testi ile antikor seviyesi 1/160 titre ve üzerinde pozitif saptanan hastalarda tularemi tanısı konulmuştur.
Bulgular: Tularemi şüpheli 36 olgudan 4 tanesine (%11) tularemi tanısı konuldu. Tularemi tanısı konulan toplam dört olgunun üçü 2017 yılında (iki olgu Şubat, bir olgu Nisan) diğer biri ise 2016 yılının sonunda (Aralık ayı) başvurmuştu. 2017’de başvuran hastaların ikisi Şubat ayında, bir tanesi ise Nisan ayında başvurmuştu. İki olguda orofarengeal form, bir olguda oküloglandüler form, bir olguda ise glandüler form saptandı. Olguların tamamı aynı bölgeden (Cide ilçesi) gelmişti. Üç olgunun öyküsünde ev çevresinde ölü veya canlı fare, tavşan veya kemirici varlığı mevcuttu.
Sonuç: Özellikle kış mevsiminde epidemiyolojik olarak riskli bölgeden gelen servikal lenfadenopatili olgularda ayırıcı tanıda tularemi düşünülmelidir. Endemik bölgelerde, tularemi olgularının yıllık ve mevsimsel dağılım özelliklerinin bilinmesi risk gruplarında erken tanı sağlanmasında faydalı olabilir.
Aim: Tularemia is a zoonosis caused by Francisella
tularensis. It appears as local outbreaks or sporadic cases. The aim of
this study was to evaluate tularemia suspected cases in terms of clinical and
epidemiological characteristics during admission.
Material and
Methods: Thirty six tularemia suspected cases were
evaluated retrospectively in terms of clinical and epidemiological
characteristics between 2014-2017 years. Diagnosis was made when tularemia
microagglutination test was positive at 1/160 titer and above.
Results: Among 36 suspected patients, four (11%) was
diagnosed with tularemia. Of the total four cases diagnosed with tularemia,
three applied in 2017 (two cases in February, one in April) and the other one
applied at the end of 2016 (December). Among the patients applied in 2017, two
of them applied in February and the other one in April. Oropharyngeal form was
detected in two patients, glandular form in one and oculoglandular form in one.
All of the tularemia cases came from the same region (Cide district). History
of three patients included the presence of alive or dead mouse, rabbit or
rodent in the environment of home.
Conclusion: Tularemia should be considered in the
differential diagnosis of patients with cervical lymphadenopathy who came from
risky places especially in winter season. In endemic areas, knowledge of annual
and monthly distribution of tularemia cases may be useful in providing early
diagnosis to risk groups.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Health Care Administration |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | May 31, 2019 |
Submission Date | February 27, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 9 Issue: 2 |