Rusya’nın 2022 başında giriştiği, “özel askerî operasyon” olarak tanımladığı ve kısa sürede biteceği yönünde beklentisinin olduğu Ukrayna saldırısı, Ukrayna’nın gösterdiği direnç ve Batı’nın da Ukrayna’ya olan desteği sebebiyle uzamış, medyada Rusya’nın Ukrayna’nın savaşma şevkini kırmak için taktik nükleer silahlara başvurabileceği yönünde tartışmalar yaşanmıştır. Rus lider Putin’in, Rusya’nın nükleer caydırıcı güçleri “yüksek alarm durumuna geçirdiğini” duyurması örneğindeki gibi bu kaygıları tetikleyen açıklamaları tedirginlik yaratırken, tartışmalar günümüze dek sürmüştür. Saldırının başlangıcında ise Amerika Birleşik Devletleri’nin tepkisinin yetersiz olduğuna dair eleştiriler yöneltildiğinde, ABD başkanı Biden ABD’nin tutumunu savunmuş, ekonomik yaptırımların da etkili olacağını belirterek, Rusya ile bir nükleer çatışma riski yaratacak eylemlerden kaçındığı yönünde açıklamalarda bulunmuştur. Kimi araştırmacıların, Ukrayna’nın 1994 Budapeşte memorandumu ile nükleer silahlarını teslim etmeseydi Rusya’nın bu saldırgan tutumu takınmaya cesaret edemeyeceği yönünde görüşleri de eklendiğinde, Rusya-Ukrayna krizinin nükleer silahların caydırıcı gücünün gölgesinde geliştiği ve sürdüğü müşahede edilmektedir.
Bu bağlamda çalışma, Ukrayna Rusya arasındaki çatışmaya nükleer silahların krize olan etkisi üzerinden bakmakta, krizin analizi için farklı bir perspektif sunmaktadır. Elde edilen veriler, nükleer silahların Budapeşte Memorandumu’nun imzalanmasından günümüze değin Rusya Ukrayna arasındaki ilişkileri etkilediğini, Ukrayna’nın, kaybettiği caydırıcılık sebebiyle Rusya’nın konvansiyonel saldırısına ve işgaline maruz kaldığını göstermektedir. Ayrıca Rusya’nın, Ukrayna’ya silah yardımında bulunan Batı’nın konvansiyonel gücündeki üstünlüğü dengeleyebilmek için sıkıştığında taktik nükleer silahlara başvurabileceğine dair dile getirilen endişeler, Ukrayna’nın bir nükleer saldırı riskiyle de karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan Rusya ve Batı arasındaki nükleer dehşet dengesinin ise hâlen geçerli olduğu, tarafların bu noktada son derece temkinli davrandığına da müşahede edilmektedir.
Russia's attack on Ukraine in early 2022, which it described as a "special military operation" and expected to end in a short time, was prolonged due to Ukraine's resistance and the West's support for Ukraine, and there were discussions in the media that Russia might resort to tactical nuclear weapons to discourage Ukraine's fighting spirit. Russian leader Putin's statements that triggered these concerns, such as his announcement that Russia had put its nuclear deterrent forces on "high alert", caused unease, and the debates continued until today. At the beginning of the attack, when criticisms were made that the US response was inadequate, US President Biden defended the US position, stating that economic sanctions would also be effective and that the US avoided actions that would create the risk of a nuclear conflict with Russia. Adding the views of some researchers that Russia would not have dared to take this aggressive stance if Ukraine had not surrendered its nuclear weapons with the 1994 Budapest Memorandum, it is observed that the Russia-Ukraine crisis has developed and continued under the shadow of the deterrent power of nuclear weapons.
In this context, the study looks at the conflict between Ukraine and Russia through the impact of nuclear weapons on the crisis and offers a different perspective for the analysis of the crisis. The data obtained shows that nuclear weapons have affected the relations between Russia and Ukraine since the signing of the Budapest Memorandum and that Ukraine has been exposed to Russia's conventional attack and occupation due to the loss of deterrence. Moreover, concerns that Russia might resort to tactical nuclear weapons in a pinch to counterbalance the conventional superiority of the West, which is providing weapons aid to Ukraine, indicate that Ukraine also faces the risk of a nuclear attack. On the other hand, it is observed that the balance of nuclear terror between Russia and the West is still valid and that the parties are extremely cautious at this point.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | International Security |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | July 31, 2024 |
Submission Date | December 21, 2023 |
Acceptance Date | February 4, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 |