Problem Durumu: İnsanlık tarihi kadar eski bir olgu olan göç konusunun özellikle küresel olarak artan nüfus hareketliliği ile son zamanlarda tartışılan en önemli konulardan biri olduğu görülmektedir. İnsanlar daha iyi bir yaşam elde etmek için gönüllü olarak başka ülkelere göç edebileceği gibi, savaş gibi olağanüstü sebeplerden dolayı zorunlu olarak da başka ülkelere göç edebilmektedir.
Göç olgusu öncelikle erkekler ve emek göçü bağlamında tartışılırken, 1980’lerden sonra kadınlar, 2000’lerde ise çocuklar bağlamında tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle birçok ülkede mülteci çocuk nüfusunda yaşanan artışlar, yeni bir göçmen grup olarak çocukları ortaya çıkarmıştır (Topçuoğlu, 2012). Bu durum ise ülkelerin göçmen politikalarında çocukları dikkate almasını gerekli kılmıştır. Dolayısıyla göçmen çocuklara yönelik eğitim politikaları da tartışılmaya başlanmıştır.
Pelin TASKIN – Ozge ERDEMLI
Eurasian Journal of Educational Research 75 (2018) 155-178
175
Diğer göçmenlerle karşılaştırıldığında, mülteci çocukların yetersiz beslenme, hastalık, fiziksel yaralanmalar, beyin hasarı ve cinsel veya fiziksel taciz ile ilişkili ciddi problemlere sahip olma olasılığı daha yüksektir (Neugebauer, 2013). Bu açıdan eğitime erişimin mülteci çocuklar için kritik bir öneme sahip olduğu söylenebilir. Çünkü okula gitme hakkından faydalanamayan mülteci çocuklar; daha fazla istismar ve kötü muamele riski altında bulunmakta, travma sonrası stres bozukluğu semptomlarını daha fazla göstermekte ve fiziksel ve psikolojik gelişimlerini tamamlamayı başaramamaktadırlar (UNESCO, 2011). Ayrıca mültecilerin eğitiminde yaşanan krizler çocuk işçiliğine ve erken evliliğe neden olmaktadır. Eğitim fırsatını kaybeden gençlerin radikal gruplara sürüklenme riski de doğmaktadır (Watkins & Zyck, 2014). O halde mülteci çocukların eğitime erişiminin sağlanması ve bu çocukların eğitim sürecini engelleyen sebeplerin tespit edilerek çözülmesi onların iyi bir hayata sahip olması açısından önemlidir.
Araştırmanın Amacı: Bu araştırmanın amacı, Ankara ilinde yasal olarak kayıtlı bulunan Suriyeli öğrencilerin eğitim gördüğü devlet okullarında ve geçici eğitim merkezlerinde görev yapan öğretmenlerin, geçici koruma kapsamındaki Suriyeli öğrencilerin eğitim sürecinde karşılaştıkları güçlükleri tespit etmek ve çözüm önerileri getirmektir.
Araştırmanın bu genel amacı doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt aranacaktır: Öğretmen görüşlerine göre;
1) Geçici koruma kapsamındaki Suriyeli öğrencilerin eğitimi sürecinde yaşanan sorunlar nelerdir?
2) Geçici koruma kapsamındaki Suriyeli öğrencilerin okul ortamındaki ilişkileri nasıldır?
3) Geçici koruma kapsamındaki Suriyeli öğrencilerin okula ve derslere uyumları sürecinde öğretmenlere ve öğrencilere sağlanan destekler nelerdir?
4) Geçici koruma kapsamındaki Suriyeli öğrencilerin eğitimleri sürecinde karşılaşılan sorunların çözümüne ilişkin öneriler nelerdir?
Araştırmanın Yöntemi: Bu çalışma nitel araştırma modeli benimsenerek yapılmıştır. Araştırmada nitel araştırma desenlerinden fenomenoloji deseni kullanılmıştır. Araştırma kapsamında hem devlet okulunda hem de geçici eğitim merkezinde görev yapan öğretmenlerle görüşme yapılmıştır. Çalışma grubunun belirlenmesinde amaçlı örnekleme tekniğinden yararlanılmıştır. Bu kapsamda sınıfında Suriyeli öğrenci bulunan 9 öğretmen çalışmaya dâhil edilmiştir. Öğretmenlerin beşi devlet okulunda, dördü geçici eğitim merkezinde görev yapmaktadır. Öğretmenlerin yedisi kadın, ikisi erkektir. Eğitim durumu açısından ise öğretmenlerin altısı lisans, üçü yüksek lisans mezunudur. Devlet okullarında görev yapan öğretmenlerin hepsi sınıf öğretmenidir ve kıdemleri 9 yıl ile 16 yıl arasında değişmektedir. Bu öğretmenlerden hiçbiri daha önce geçici koruma kapsamındaki Suriyeli öğrencilerle ilgili herhangi bir eğitime ya da seminere katılmamıştır. Geçici eğitim merkezinde görev yapan öğretmenlerin hepsi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenidir. Bu okullarda görev yapan öğretmenler mesleklerinde henüz bir yıllarını doldurmamış ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)
176 Pelin TASKIN – Ozge ERDEMLI
Eurasian Journal of Educational Research 75 (2018) 155-178
tarafından sözleşmeli öğretmen statüsünde istihdam edilmektedir. Ayrıca öğretmenlerin ilk görev yerleri bu okuldur. Öğretmenler benzer şekilde daha önce geçici koruma kapsamındaki Suriyeli öğrencilerle ilgili herhangi bir eğitime ya da seminere katılmamıştır.
Bu çalışmada veriler öğretmenlerle yapılan görüşmeler aracılığıyla toplanmıştır. Çalışmada iki farklı görüşme tekniğinden yararlanılmıştır. Devlet okullarında görev yapan öğretmenlerle yarı yapılandırılmış görüşme, geçici eğitim merkezinde görev yapan öğretmenlerle ise odak grup görüşmesi yapılmıştır. Araştırmacılar tarafından yarı yapılandırılmış görüşme formu geliştirilerek görüşmeler bu doğrultuda yapılmıştır. Her bir görüşme yaklaşık 25-30 dakika sürmüştür. Odak grup görüşmesi ise 45 dakika sürmüştür. Katılımcılardan toplanan veriler içerik analizi tekniği ile analiz edilmiş ve Nvivo 10 Paket Programından yararlanılmıştır. Veri analizi iki araştırmacı tarafından beraber yapılmıştır. Öğretmenlerden doğrudan alıntı yapılan görüşler küçük puntoyla aktarılmış ve katılımcının kodu parantez içerisinde sunulmuştur. Katılımcılara kod verilirken sırayla kendilerine numara verilmiş (devlet okullarında görev yapan öğretmenlere 1-5 arasında, geçici eğitim merkezinde görev yapan öğretmenlere 6-9 arasında numara verilmiştir) ve numaranın yanına cinsiyetine göre F (female) veya M (male) harfi eklenmiştir.
Araştırmanın Bulguları: Katılımcıların Suriyeli öğrencilerin eğitimi sürecinde karşılaştıkları sorunlara ilişkin görüşleri “dil bariyeri”, “kültürel problemler” ve “disiplin problemleri” olarak üç tema altında toplanmıştır. Öğretmenlerin görüşlerine göre Suriyeli çocukların eğitimi sürecinde yaşanan birincil sorun “dil bariyeri”dir.
Geçici koruma kapsamındaki Suriyeli öğrencilerin okul ortamındaki ilişkileri Suriyeli öğrencilerin birbirleriyle, Türk öğrencilerle, öğretmenlerle ve okul yönetimi ile ilişkileri şeklinde dört ana tema altında değerlendirilmiştir. Suriyeli öğrencilerin eğitim sürecinde sağlanan destekler, “öğretmenlere sağlanan destekler” ve “öğrencilere sağlanan destekler” olmak üzere iki boyutta incelenmiştir.
Devlet okullarındaki öğretmenler, Suriyeli öğrencilerin eğitim sürecinde karşılaştığı sorunlara çözüm önerileri getirmiştir. İlk olarak öğretmenler Suriyeli öğrencilere mutlaka Türkçe öğretilmesi daha sonra Türk öğrencilerle birlikte sınıf ortamına alınması gerektiğini belirmişlerdir. İkinci olarak, öğretmenler Türk dili öğretimi ile ilgili materyal ve müfredat sorunlarına dikkat çekmiş ve Türkçe öğretimi için özel bir müfredat ve derslerde kullanılacak materyallerin geliştirilmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Öğretmenlerin üçüncü önerisi, Suriyeli öğrenciler için okullarda ayrı sınıfların oluşturulması ve bu öğrenciler için özel olarak hazırlanmış bir programa göre eğitim verilmesidir.
Araştırmanın Sonuçları ve Önerileri: Suriyeli öğrencilerin eğitim sürecinde karşılaştıkları güçlükleri belirlemeyi amaçlayan bu araştırmada, öğretmenlerin eğitim sürecinde birincil güçlük olarak dil problemi ile karşılaştıkları tespit edilmiştir. Nitekim yapılan birçok çalışmada (Human Rights Watch Raporu, 2015; Bilgi Üniversitesi Raporu 2015; Dinçer vd., 2013; Bircan & Sunata, 2015, 235; Nayır, 2017) da Suriyeli öğrencilerin dil bilmemelerinin eğitim sürecinde önemli bir problem olduğu saptanmıştır.
Pelin TASKIN – Ozge ERDEMLI
Eurasian Journal of Educational Research 75 (2018) 155-178
177
Dil probleminin yanı sıra öğrencilerin eğitim sürecinde yaşanan diğer bir önemli güçlük kültürel problem olarak belirlenmiştir. Suriye’de kız ve erkeklerin ayrı ayrı eğitim görmesi, Suriyeli ailelerin kızlarının okulda çarşaf giymelerini istemeleri ya da okula devam etmek yerine evlenmelerini tercih etmeleri gibi Türkiye ve Suriye’nin eğitim sistemi ve kültürel yapısındaki farklılıklar önceki çalışmalarda (Nielsen and Grey, 2013; UNICEF 2014) Suriyeli öğrencilerin eğitime erişmelerinin önünde kültürel ve politik engeller olarak algılanmaktaydı. Ancak bu çalışmanın bulgularına göre, eğitim sistemlerindeki farklılıklar Türk öğretmenlerin kültürel çatışma yaşamasına yol açmaktadır. Bu nedenle Türk ve Suriye kültürü arasındaki farklılıklar eğitim sürecini olumsuz etkilemektedir. Suriyeli ve Türk öğrenci ve öğretmenlerin birbirlerinin kültürlerini tanıyabilmeleri için, İtalya’da olduğu gibi okullarda cultural mediators istihdam edilebilir; bu uzmanların da yardımıyla okullarda kaynaştırıcı etkinlikler düzenlenebilir. Atanan bu mediator’lar sayesinde Arapça bilmeyen Türk öğretmenler ile Türkçe bilmeyen Suriyeli aileler arasında iletişim kurulabilir ve böylelikle Suriyeli öğrencilerin akademik başarıları artabilir.
Suriyeli öğrencilerin okul ortamındaki ilişkilerine yönelik öğretmen görüşleri değerlendirildiğinde, devlet okullarında öğrencilerin hem birbirleriyle, hem sınıf arkadaşlarıyla hem de öğretmenleriyle ilişkilerinin iyi olduğu belirlenmiştir. Ancak geçici eğitim merkezinde öğrencilerin hem birbirleriyle hem de öğretmenleriyle ilişkilerinin pek iyi olmadığı tespit edilmiştir. O halde Suriyeli öğrencilerin Türk öğrencilerden ayrı bir şekilde öğrenim görmelerinin onların topluma uyum sağlamaktan ziyade toplumdan daha fazla izole olmalarına ve eski alışkanlıklarını devam ettirmelerine sebep olduğu söylenebilir.
Suriyeli öğrencilerin okula ve derslere uyumlarını sağlamak için öğretmenlerin destek görmeleri oldukça önemlidir. Ancak yapılan görüşmelerde, devlet okullarında görev yapan öğretmenler ne okul yönetiminden ne de MEB ve sivil toplum kuruluşlarından bir destek gördüklerini belirtmişlerdir. Geçici eğitim merkezlerinde görev yapan öğretmenlere, dil öğretimi için sivil toplum kuruluşları tarafından çeşitli destek sağlanmaktadır (dil kartları vb.). Ancak, öğretmenlere göre, bu destek yeterli değildir. Bu kapsamda Suriyeli öğrencilere eğitim verecek Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenlerine yabancılara Türkçe öğretimi konusunda seminer verilmesinin faydalı olacağı katılımcı öğretmenler tarafından dile getirilmiştir.
Sonuç olarak, Suriyeliler için açık kapı politikasını benimseyen Türkiye’nin, ülkeye gelen Suriyeli çocukların eğitime erişimi için attığı adımlar bu çocukların gelecek yaşamları için hayati önem taşımaktadır. Tabi ki Türkiye için bu kadar çok sayıda mülteciye eğitim vermek yeni bir meseledir. Bu meselenin hakkıyla üstesinden gelebilmek için bu süreçte görev alan öğretmenler ve eğitim kurumlarıyla MEB yakın ilişki içinde olmalıdır. Ayrıca sürecin sağlıklı bir şekilde işleyişi için hem kamuoyunun hem de ulusal ve uluslararası kuruluşların desteğine ihtiyaç duyulduğu göz ardı edilmemelidir.
Purpose: Providing educational services for Syrian refugee children is a new fact of life in Turkey, and the teachers who work at public schools and temporary education centers encounter some difficulties. The main purpose of this paper is to describe the problems faced in the process of educating Syrian refugee children as well as the solutions to such difficulties recommended by the teachers. Research Methods: The study was carried out using qualitative research methods and the phenomenological model to investigate the problems faced in the process of educating the Syrian students'. The purposive sampling method was used in order to identify the participants. Thereafter; the plan was to interview the participants consisting of nine teachers of Syrian students. Interview forms were designed and developed by the researchers and used in the study. The content analysis technique was used during the analysis of the data. The Nvivo 10 package program was used. Findings: In the study, the problems faced by the teachers were identified as a language barrier, cultural problems and discipline problems. While the teachers at the public schools appear to think that the students are on good terms with their friends, teachers and the school principal, the teachers at the temporary education centers seem to have a completely opposite view on the matter. Teachers state that they do not receive adequate support in the process of educating Syrian students and add that the students are provided with limited books and additional class support. Last, to solve these problems, the teachers recommend that the language barrier be overcome by teaching the Syrians the Turkish language, that materials and a curriculum for Turkish language education be developed, that the Syrian students be taught separately from the Turkish students, that the teachers be provided with in-service seminars, and that class populations be reduced. Implications for Research and Practice: Teaching so many refugees is a new phenomenon for Turkey. In order to properly overcome this issue, the MoNE must be in close contact with the teachers and educational institutions working in this process. Also, for the healthy functioning of this process, the need for support from both the general public and national and international organizations should not be ignored.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 20, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 18 Issue: 75 |