One of the well-known complications of gluten enteropathy in the advanced stage is lymphoma-associated enteropathy. In the treatment of the disease and prevention of lymphoma development, gluten-containing foods must be removed from the diet on a lifelong basis. In the majority of patients, clinical improvement is seen and intestinal mucosal architecture normalizes after a gluten-free diet. Refractory disease is considered in a small number of patients without recovery; underlying jejunoileitis (ulcerative jejunitis) or lymphoma may exist. Accordingly, we want to report our case with gluten enteropathy who initially responded to the diet but later become refractory. In this case, we detected a jejunal mass with double balloon enteroscopy, and enteropathyassociated T-cell lymphoma was diagnosed after surgical excision. This case showed that neoplastic cells may not be defined in biopsies taken under the impact of inflammatory changes, especially in the presence of ulcer and erosions, even though a malignant-looking mass lesion was detected in endoscopic examinations. As in this case, both diagnosis and treatment can be achieved with surgery in patients with strongly suspected malignancy.
Gluten enteropatisinin ileri dönemdeki iyi bilinen komplikasyonlarından biri enteropati ilişkili lenfomadır. Hastalığın tedavisinde ve lenfoma gelişiminden korumada, gluten içeren gıdaların, ömür boyunca diyetten uzaklaştırılmaları gerekir. Glutensiz diyet sonrası, hastaların çoğunda klinik düzelme görülür ve intestinal mukozal yapı normale döner. Düzelmeyen az sayıdaki hastada, refrakter hastalık düşünülür; altta yatan bir jejunoileitis (ülseratif jejunit) veya lenfoma olabilir. Bu nedenle biz de gluten enteropatisi tanısı konan ve diyete önce cevap verip sonrasında refrakter olan, çift balon enteroskopide jejunal kitle olduğunu saptadığımız ve cerrahi rezeksiyon sonrası enteropati ilişkili T hücreli lenfoma tespit ettiğimiz olgumuzu sunmak istedik. Bu vaka bize endoskopik tetkiklerle malign görünümlü kitle lezyonu tespit edilse dahi özellikle ülser ve erozyonların varlığında inflamatuvar değişikliklerin etkisi ile alınan biyopsilerde neoplastik hücrelerin tanımlanamayabileceğini göstermiştir. Bu vakada olduğu gibi şiddetle malignite düşünülen vakalarda cerrahi ile hem tanı konabilir hem de tedavi sağlanabilir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | April 1, 2012 |
Published in Issue | Year 2012 |