The nature of things means the nature of objects, or the nature of the world in general. Everyone in this world finds himself in the middle of things; in fact, he is one of them in terms of his body. Since the existence of humanity, the nature of things has occupied the minds. The first philosophers discussed the nature of things through the concept of substance, and they conceived it as a material thing. Although there were philosophers in the following periods who implied that the nature of things was not material, Berkeley was the first philosopher to express this openly, not implicitly. Berkeley argues that there is no matter, it is just an unfounded belief. What allowed him to do this was the veil of perception problem. Based on the problem, there are some arguments put forward by Descartes. Berkeley established his system, using these arguments as a springboard for himself (through Locke's philosophy). Berkeley considers the mind, just as Descartes thought, that is, something that does not have space but thinks, perceives, knows. Descartes claimed that it would be wrong to try to explain the existence of the mind with the existence of matter. Berkeley agrees with him on this. But Berkeley goes further and argues that the existence of matter can be reduced entirely to the existence of mind. Thus, he reveals a whole new attitude towards the nature of things. In the first part of this study, we will examine Berkeley's immaterialist philosophy, and the veil of perception problem. In the second part, we will examine the relationship between the nature of things and God and soul, and we will also dwell on Descartes' concept of res cogitans for this purpose. Thus, we will try to answer the question "What is the nature of things?" from Berkeley's perspective and to shed light on the nature of things and the relationship between it and god and soul.
Eşyanın tabiatı, nesnelerin tabiatı yahut genel olarak dünyanın tabiatı anlamına gelir. Bu dünyada bulunan herkes, kendisini eşyanın, yani şeylerin/nesnelerin ortasında bulur; hatta vücudu itibariyle o şeylerden/nesnelerden bir tanesidir. İnsanlık varolalı beri eşyanın tabiatı konusu zihinleri kurcalamıştır. İlk filozofların düşüncelerini incelediğimizde, hepsinin eşyanın tabiatı konusunu töz kavramı üzerinden ele aldıklarını, tözü de maddi bir şey olarak tasavvur ettiklerini görürüz. Sonraki dönemlerde eşyanın tabiatının maddi olmadığını imleyen filozoflar olmuşsa da bunu imlemli olarak değil açık açık dile getiren ilk filozof Berkeley olmuştur. Berkeley madde diye bir şeyin aslında olmadığını, bunun yersiz bir inançtan ibaret olduğunu savlar. Bunu gerçekleştirmesine olanak tanıyan ise felsefede algı perdesi sorunu olarak bilinen sorun olmuştur. Söz konusu sorunun temelinde ise Descartes’ın ortaya attığı birtakım argümanlar bulunmaktadır. Berkeley bu argümanları (Locke felsefesi dolayımında) kendisi için bir sıçrama tahtası olarak kullanarak kendi sistemini kurmuştur. Berkeley zihni, tıpkı Descartes'ın düşündüğü gibi, yani uzamı olmayan fakat düşünen, algılayan, bilen bir şey olarak kabul eder. Descartes zihnin varlığını maddenin varlığı ile açıklamaya kalkmanın yanlış olacağını iddia ediyordu, Berkeley de onunla hemfikirdir. Ancak Berkeley daha da ileri giderek maddenin varlığının bütünüyle zihnin varlığına indirgenebileceğini serdeder. Böylelikle eşyanın tabiatı konusunda yepyeni bir tutum ortaya koyar. Biz bu makalenin ilk bölümünde Berkeley'in eşyanın tabiatını 'gayrı-maddi' ile özdeşleştiren felsefesini ve algı perdesi sorununu ele alıp inceleyeceğiz. Makalenin ikinci bölümünde ise, bu minvalde, eşyanın tabiatı ile Tanrı ve ruh arasındaki ilişkiyi ele alıp inceleyeceğiz ve bu amaçla Descartes'ın res cogitans kavramı üzerinde de duracağız. Böylelikle "eşyanın tabiatı nedir?" sorusuna Berkeleyci perspektiften cevap vermeyi ve eşyanın tabiatı ile tanrı ve ruh arasındaki ilişkiye ışık tutmayı deneyeceğiz.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Philosophy |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | March 28, 2023 |
Submission Date | December 19, 2022 |
Published in Issue | Year 2023 |