Abstract
Kelam, lafızlardan oluşmaktadır. Kur’ân-ı Kerim özelinde lafzın anlamını yanlış belirlemek, âyetten murad edileni yanlış anlamaya sebep olmaktadır. Dolayısıyla murad-ı İlâhiyi doğru anlamanın, lafızların anlamını doğru bir şekilde belirlemeye bağlı olduğunu söylemek mümkündür. Bu amaca matuf olarak sahabe döneminden itibaren Kur’ân-ı Kerim’de yer alıp daha sonraları garîb olan lafızların anlamını tayin etmede hem nesir hem de şiir ile istişhâd edilmiştir. İbn Abbas (öl. 68/687-88) tarafından yaygın olarak başvurulan bu yöntem, daha sonraki dönemlerde birçok müfessir tara-fından da kullanılmıştır. Ancak bu, âyetleri, Arap kelamında nadir olarak yer alan bazı anlamlara hamletmek anlamına gelmemektedir. Çünkü bir karinenin bulunması durumu hariç, âyetleri, dilde yaygın olarak kullanılan güçlü anlamlara hamletmek gerek-tiği hususunda âlimler arasında bir fikir birliği söz konusudur. Bazı âlimler, Arap kelamından veya bazı şiirlerdeki kullanımlardan hareketle Hûd sûresi 71. âyette geçen ḍaḥike (ضحك) ile Yûsuf sûresi 31. âyette zikredilen ekber (أكبر) lafızlarını hayız görmek şeklinde tefsir etmişlerdir. Bu çalışmada söz konusu âyetlere dair farklı açıklamalara yer vermenin yanı sıra istişhâd edilen nesir ve şiirlerin bu lafızlara hayız anlamının yüklenilmesine delil teşkil edip-etmediği hususu analiz edilecektir.
Şöyle ki, müfessirlerin çoğunluğuna göre, Hûd sûresi 71. âyette zikredilen ضَحِكَ lafzı, gülmek anlamındadır. Bu görüşü benimseyenler, gülmenin sebebine dair farklı açıklamalarda bulunmuşlardır. Örneğin Hz. İbrahim ile Sâre’nin yaşlarının ilerlemiş olmasına rağmen bir çocukla müjdelenmiş olmaları veya misafirlerin, hazırlanan yemeğe el sürmemeleri veyahut meleklerin, Lût kavmini yok etmekle görevlendirildikleri halde onların bu durumdan gafil olmaları, gülmenin sebepleri arasında gösterilmiştir. Buna karşın müfessirlerden bazıları ise, ilgili sözcüğün, hayız görmek anlamında olduğunu beyan etmişlerdir. Erken dönem tefsir âlimleri, Arap kelamından veya şiirden sözü edilen anlamı destekleyecek herhangi bir bilgiye yer vermezken; daha sonraki âlimler, bazı Arapların sözü edilen fiili, kadının hayız görmesi anlamında kullandıklarını belirtmişlerdir. Kûfe dil mektebine mensup Sa‘leb’e (öl. 291/904) göre, ضَحِك fiili, bu anlamda da kullanılmaktadır. Diğer bazıları ise, tavşan hayız gördü anlamındakiضَحِكَتِ الْأَرْنَبُ kullanımından hareketle Hûd sûresi 71. âyette zikredilen ضّحِكَ fiilinin de bu an-lamdan istiare olduğunu söylemişlerdir. Fakat Hâkim el-Cüşemî (öl. 494/1101) gibi bazı tefsir âlimleri, bunun zorlama bir yorum olduğunu beyan etmiştir. Ayrıca bazı dil ve tefsir âlimleri, mevzubahis edilen fiilin Ahtal (öl. 92/710-11), Kümeyt el-Esedî (öl. 126/744), Teebbete Şerran (öl. 540 [?]) veya Zülisba‘ el-Advânî (öl. 600 [?]) gibi şairlerin veyahut kim tarafından söylendiği bilinmeyen bazı şiirlerde hayız görmek anlamın-da kullanıldığı kabulü de bu yaklaşımın dayanakları arasında gösterilmiştir. Kısaca tefsir âlimlerinin yanı sıra dil ve edebiyat âlimleri de Hûd sûresi 71. âyette geçen ḍaḥike (ضحك) lafzı hakkında farklı değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Bazıları, lafzın hem nesir hem de şiirde hayız görmek anlamında kullanıldığından hareketle âyette de bu anlamda olduğunu savunurken; cumhur ise, delil gösterilen sözlerin sîka/güvenilir raviler tarafından nakledilmediği ve diğer bazı gerekçelerle lafzın bu anlamda kullanıldığıyla ilgili görüşe karşı çıkmışlardır.
Kanaatimizce söz konusu lafzın gülmek anlamında olduğu yaklaşımı, daha isabetli görünmektedir. Zira ikisi hariç delil gösterilen diğer şiirlerin tamamı bu anlamı destekler nitelikte görünmemektedir. Ayrıca bu lafzın, bazı nesir veya şiirlerde hayız görmek anlamında kullanılmış olsa bile, âyette zikredilen kelimenin de bu anlamda olduğunu zorunlu kılmamaktadır. Çünkü birçok müfessirin de değindiği gibi, bir delilin bulunması durumu hariç, Kur’ân-ı Kerim’de zikredilen lafızları, dil uzmanlarının bilebilecekleri anlamlara değil, dilde yaygın anlama hamletmek gerekir.