Metafiziği değişmeyenin bilgisine ulaşmak
olarak tanımlayan Eflâtun, idealar kuramını felsefesinin merkezine
yerleştirmiştir. İdealar kuramının kurucusuna göre, değişmeyen ile değişen
ayrımı bir anlamda gerçek olsa da asıl olan ve değişmeyen “ideal varlık”tır.
Aristoteles ise “hareket etmeyen hareket ettirici” fikrini kabul etmekle
birlikte metafiziğin merkezine cevheri koyduğundan hocasının ikili âlem
tasnifini yetersiz bulmuş, idealar kuramını eleştirmiş, varlık-mahiyet
ayrımının temellerini atmış ve değişimi madde-suret bütünlüğü üzerinden
açıklamaya çalışmıştır. İbn Sînâ ise varlık-mahiyet ayrımı üzerinden idealara
karşı çıkmış ve mahiyetlerin kendilerinde varlıkları olan ayrık mevcutlar
olmadığını ileri sürmüştür. Filozofların idealar konusundaki tavır alışları,
metafiziğin konusuyla ilgili görüşlerine de yansımıştır. Eflâtun, metafiziğin
konusunu “görünmeyen ve değişmeyen şey” olarak belirlemiştir. Aristoteles ise
mevcudu “var olması açısından” inceleyerek hocasını aşmayı başarmış ancak cevheri
mevcutla eşleştirmekle geriye düşmüştür. İbn Sînâ ise cevherin yerine mevcudu
koymuş ve onu “var olması açısından” incelemeye karar vermiştir. Onun bu tavrı
metafiziğin zirvesi ve kendisinden sonrası metafiziği belirleyen nihai tutum
olmuştur.
Accordingly,
Plato, defining metaphysics as achieving knowledge of the unchanging, placed
this theory at the center of his philosophy. Although according to Plato the
distinction between the changeable and unchangeable is true, the place of
“ideal being” is the essential in the theory. Aristotle accepts the idea of a
non-moving mover, but he places being at the center of metaphysics. Therefore,
he finds his teacher’s classification of the dual world unsatisfactory and
criticizes the theory of forms. He laid the foundations of the distinction
between being and quiddity and tried to explain the change over the distinction
between matter and form. On the other hand, Ibn Sînâ opposed the theory over
the distinction between being and quiddity. According to him, the quiddities
are not discrete existents as having existence in themselves. The two
philosophers' attitudes towards the theory also depend on their views on the
real subject of metaphysics. Accordingly, Plato has determined the subject of
metaphysics as the invisible and unchanging things. Aristotle, on the other
hand, managed to overcome his teacher by examining “being qua being” but fell
backwards by identifying substance with being. Ibn Sīnā, on the other hand,
replaced substance with being and decided to examine “being qua being”. This
approach of him became the pinnacle of the metaphysics and the final attitude
that determined the metaphysical inquiries after him.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | September 20, 2019 |
Submission Date | June 25, 2019 |
Acceptance Date | September 18, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 6 Issue: 11 |
Journal of Eskisehir Osmangazi University Faculty of Theology (ESOGUIFD) is licensed under a Creative Commons Attribution Non-Commercial 4.0 International license.