Bu çalışma, yapay zekanın seküler materyalist paradigma ve transhümanist perspektif çerçevesinde şekillenmiş yapısını, eleştirel bir bakış açısıyla analiz etmektedir. Yapay zekanın seküler pozitivist hegemonyanın bir aracı olarak insanı ve insana dair her şeyi veri (data) haline getirip araçsallaştırması, ahlaki ve manevi değerleri arka plana itmesi ve dini bilginin üretim süreçlerinde bilginin aşkın (metafizik) boyutunu ihmal etmesi sorgulanmaktadır. Çalışma, yapay zekanın İslam’ın ontolojik, ahlaki ve insani değerleri doğrultusunda nasıl yeniden anlamlandırılabileceğini ve bu doğrultuda özgün modellerin nasıl geliştirilebileceğini ele almaktadır. Araştırma kapsam olarak, yapay zekanın seküler pozitivist ve transhümanist bakış açılarıyla işleyen arka planını ele alarak dini bilginin üretimine etkilerini incelemekte, buna dair fırsatları/zorlukları yeni bakış açıları ve önerilerle ele almaktadır. Bu bağlamda yapay zekanın, dini bilginin üretilmesinde metafizik boyutu ihmal etmesi, seküler bir perspektif üzerine inşa edilmiş olması ve bilginin bağlamsal analizlerdeki ihmalleri tartışılmıştır. Özellikle kolonyal güç matrisi çerçevesinde yapay zekanın bir araç olarak kullanıldığına dair kültürel hegemonyanın iz düşümleri literatür çerçevesinde incelenmiş ve dini bilginin üretilme imkanı birçok boyutuyla ele alınmıştır. Buradan hareketle Müslüman toplumların kendilerine özgü kültürel bağlarla harmanlanmış yerli ve milli bilgi sistemlerinin geliştirilmesi gerekliliğine vurgu yapılmış ve bu sürecin hangi unsurlara dayalı olarak ele alınacağında dair öneriler sunulmuştur. Böylece, yapay zekanın insanlığın felahına ve adaletin tesisine katkıda bulunacak şekilde sevk edilmesine dair arayışlar irdelenmiştir. Yöntem olarak çalışmada nitel araştırma teknikleri benimsenmiş, literatür taraması yoluyla yapay zekanın seküler pozitivist paradigmadaki epistemolojik ve ontolojik temellere dair bulguları analiz edilmiştir. Yapay zekanın dini bilgiyi üretme potansiyeli İslam düşüncesindeki kıyas, istiḥsân ve istiḳrâ gibi geleneksel akıl yürütme yöntemleri ile modern algoritmik yaklaşımlar çerçevesinde karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Ayrıca, yapay zekanın dini bilginin üretiminde sunabileceği potansiyel fırsatlar ve karşılaşılabilecek riskler literatürden kanıtlarla ele alınmıştır. Çalışmanın bulguları arasında yapay zekanın seküler paradigmalarla ilişkilendirilen tarihsel ve felsefi temellere sahip olduğu, transhümanist yaklaşımlar çerçevesinde insanı biyolojik ve bilişsel sınırlarını aşmaya zorlayan bir teknoloji olarak tasarlandığı, kültürel hegemonyanın bir aracı olarak kullanıldığı ve dini bilgi üretim süreçlerinde de bu saiklerle hareket ettiği görülmüştür. Özellikle Aníbal Quijano ve Walter Mignolo’nun “sömürgeci/kolonyal güç matrisi” teorileri bağlamında yapay zekanın bilgi üretimindeki hegemonik etkileri tartışılmış ve sömürgeciliğin uzamsal bir aracı olduğuna dair tespitler incelenmiştir. Ayrıca, modern teknolojilerin dini bilginin merkezsizleşmesine, bağlamsızlaşmasına ve otantik karakterini kaybetmesine yol açabileceği literatürdeki örneklerle değerlendirilmiştir. Araştırmanın diğer bulguları, yapay zekanın dini bilgi üretimindeki sınırlılıklarının olduğu, bilimsel bilgi içerisinde metafizik ilkelerin olmasına rağmen dini bilginin metafizik boyutlarını ihmal ettiği, seküler ve materyalist bir bakış açısıyla bilgi üretme eğiliminde olduğunu da ortaya koymaktadır. Buna karşın klasik yöntemlerin modern teknolojiye entegrasyonu sayesinde -geleneksel İslami bilgi üretim metodolojileri ile yapay zekanın akıl yürütme yöntemlerinin- meczedilmesi dini bilgi üretiminde yeni bir bakış açısı sunabileceğine dair öneriler ele alınmıştır. Ayrıca yapay zekanın İslam’ın ahlaki ve insani değerleri doğrultusunda yeniden tasarlanma gereksinimi dini bilginin özgün karakterinin korunarak üretilmesine ve aktarılmasına imkan tanıyabilmesi, Müslüman toplumların bu alanda yerli ve milli teknoloji altyapıları oluşturarak; erişebilirlik, adalet ve kapsayıcılık temelinde yapay zekayı yapılandırmalarının zorunluluğu ortaya konmuştur.
Bu çalışma, etik kurul izni gerektirmeyen nitelikte olup kullanılan veriler literatür taraması/yayınlanmış kaynaklar üzerinden elde edilmiştir. Çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulduğu ve yararlanılan tüm çalışmaların kaynakçada belirtildiği beyan olunur.
Bu araştırmayı desteklemek için dış fon kullanılmamıştır.
This study critically analyzes the structure of artificial intelligence (AI), shaped within the framework of the secular-materialist paradigm and transhumanist perspectives. It questions the instrumentalization of human beings and all human-related aspects by reducing them to data under the hegemony of secular positivism, sidelining moral and spiritual values, and neglecting the transcendental (metaphysical) dimension in the processes of producing religious knowledge. The study explores how AI can be reinterpreted in line with Islam’s ontological, moral, and human-centered values and discusses how unique models can be developed accordingly. The research examines the effects of AI on the production of religious knowledge by considering its background operating with secular positivist and transhumanist perspectives and it addresses the opportunities/challenges related to this with new perspectives and suggestions. In this context, the neglect of the metaphysical dimension by AI in producing religious knowledge, its construction upon a secular perspective, and its shortcomings in contextual analyses are discussed. Furthermore, the cultural hegemony reflected in the use of AI as a tool within the colonial power matrix is critically evaluated through the lens of the literature, addressing the possibility of producing religious knowledge from multiple dimensions. The study emphasizes the necessity for Muslim societies to develop indigenous knowledge systems harmonized with their unique cultural frameworks and provides recommendations on the foundational elements for such an endeavor. This analysis aims to explore ways AI can contribute to the prosperity of humanity and the establishment of justice. Methodologically, the study adopts qualitative research techniques, analyzing the epistemological and ontological foundations of AI within the secular positivist paradigm through a literature review. The potential of AI in producing religious knowledge is examined comparatively, considering traditional reasoning methods in Islamic thought, such as qıyās, istihsān, and istiqrā’, alongside modern algorithmic approaches. Additionally, the potential opportunities AI may offer and the risks it may pose in the production of religious knowledge are evaluated based on evidence from the literature. The findings indicate that AI is historically and philosophically rooted in secular paradigms and is designed, within transhumanist approaches, as a technology that compels humanity to transcend biological and cognitive limitations. It is utilized as a tool of cultural hegemony and operates under these motivations in the processes of producing religious knowledge. The hegemonic impacts of AI in knowledge production are discussed within the context of Aníbal Quijano and Walter Mignolo’s “colonial power matrix” framework, analyzing its role as an instrument of colonial spatiality. Furthermore, modern technologies are evaluated through examples in the literature as factors that can lead to the decentralization, decontextualization, and loss of the authentic character of religious knowledge. Other findings reveal that AI has inherent limitations in the production of religious knowledge, as it tends to prioritize secular and materialist perspectives despite the presence of metaphysical principles in scientific knowledge. In contrast, integrating classical methods with modern technology -through the synthesis of traditional Islamic knowledge production methodologies and AI reasoning techniques- offers a new perspective for producing religious knowledge. Additionally, the necessity to redesign AI in accordance with Islam’s moral and human-centered values is emphasized to preserve and transmit the unique character of religious knowledge. The study concludes that Muslim societies must establish indigenous technological infrastructures to structure AI on the principles of accessibility, justice, and inclusivity.
This study does not require ethics committee approval, as the data used were obtained from literature review/published sources. It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited.
The author acknowledges that he received no external funding in support of this research.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Islamic Law |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 15, 2025 |
Submission Date | January 28, 2025 |
Acceptance Date | April 16, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 12 Issue: Din ve Yapay Zeka |
Journal of Eskisehir Osmangazi University Faculty of Theology (ESOGUIFD) is licensed under a Creative Commons Attribution Non-Commercial 4.0 International license.