Teknolojik gelişmeler, tarım ve sanayi devrimleri gibi insanlığın tarih boyunca yaşadığı büyük dönüşümlerdendir ve hem bireysel hem toplumsal yaşamı derinden etkileyebilmektedir. Günümüzde yapay zekâ, metaverse ve transhümanizm gibi yenilikçi teknolojiler; insanın bilişsel ve biyolojik sınırlarını aşma iddiasında olup toplumsal yapıları ve inanç sistemlerini dönüştürme potansiyeline sahiptir. Özellikle din, tarih boyunca sosyal yaşamın merkezinde yer almış ve bireyin anlam arayışına yön vermiştir. Ancak hızla gelişen dijitalleşme süreçleri, dinî inanışların ve pratiklerin nasıl değişeceğine dair yeni tartışmaları beraberinde getirmektedir. Bu çalışmanın temel amacı, dijitalleşme temelli teknolojilerin dinin toplumsallığı üzerindeki etkilerini incelemek ve dindar bireylerin bu sürece yönelik yaklaşımlarını sistematik bir şekilde sınıflandırmaktır. Mevcut literatürde, teknolojinin bireyin anlam dünyası, sosyal yapıları ve inanç sistemleri üzerindeki etkisini ele alan birçok çalışma bulunmasına rağmen dindar bireylerin yeni teknolojilere karşı geliştirdiği tutumların derinlemesine incelendiği araştırmalarda eksiklik bulunmaktadır. Literatürde genellikle iki ana yaklaşım ön plana çıkmaktadır: Teknolojik gelişmeleri olumlu bir değişim aracı olarak gören ütopyacı yaklaşım ve teknolojiyi insan doğasına ve etik değerlere yönelik bir tehdit olarak değerlendiren distopyacı yaklaşım. Ancak bu çalışmada, bu iki zıt kutbun dışında bir üçüncü yaklaşımın varlığı tartışılmaktadır. Bu yaklaşım, teknolojiyi ne tamamen reddeden ne de sorgusuz kabul eden, aksine onu bilinçli bir şekilde yönlendirmeyi amaçlayan “iradeci” bakış açısıdır. Araştırma şu temel soruya odaklanmaktadır: Dijitalleşme temelli teknolojiler, dinin toplumsallığını nasıl etkilemektedir ve dindar bireylerin bu sürece yönelik yaklaşımları nasıl kategorize edilebilir? Bu soruya yanıt bulabilmek için çalışma, betimsel analiz yöntemi ile yürütülmüş, literatür taraması yoluyla elde edilen veriler sistematik olarak değerlendirilmiştir. Araştırma bulguları, dindar birey ve grupların teknoloji karşısında üç temel yaklaşım geliştirdiğini ortaya koymaktadır. (1) Kabullenici/Ütopyacı yaklaşım, teknolojinin dinî pratikleri kolaylaştırabileceğini ve inancın dijital dünyada daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayabileceğini savunmaktadır. Özellikle çevrimiçi ibadetler, sanal mabetler ve dijital platformlar, bu grubun teknolojiye dair olumlu bakış açısını destekleyen gelişmeler arasında yer almaktadır. (2) Reddedici/Distopyacı yaklaşım, teknolojik ilerlemelerin kapitalist çıkarlar doğrultusunda insan iradesini ve özgürlüğünü tehdit ettiğini, bireyin otantikliğini zedelediğini öne sürmektedir. Bu gruptaki bireyler, transhümanist projelerin insanın doğasını yapay müdahalelerle değiştirdiğini ve bu durumun etik açıdan büyük riskler taşıdığını savunmaktadır. (3) İradeci yaklaşım ise teknolojinin tamamen reddedilmesi veya sorgusuz kabul edilmesi yerine, etik ve inanç merkezli bir denetim süreciyle kontrol altına alınması gerektiğini ileri sürmektedir. Özellikle Müslüman düşünce geleneğine yaslanıldığında teknolojik gelişmelerin insan onuru, mahremiyet ve aile gibi temel değerlere zarar vermeyecek şekilde yönlendirilmesi gerektiğine dair bir hassasiyet oluştuğu görülmektedir. Sonuç olarak, dindar bireylerin teknolojiye yaklaşımlarının homojen olmadığı, aksine çeşitli kaygı ve beklentiler doğrultusunda şekillendiği belirlenmiştir. Özellikle küresel şirketlerin ve tekno-iktidarın hegemonik gücü, dinî topluluklar açısından endişe kaynağı olmaktadır. Bununla birlikte, teknolojinin tamamen reddedilmesi de gerçekçi bir seçenek olarak görülmemektedir. Çalışmanın temel çıkarımı, insan onurunu ve etik değerleri koruyacak bir dengenin sağlanması gerektiğidir. Gelecekte yapılacak araştırmalar, teknoloji ve din arasındaki etkileşimin daha derinlemesine incelenmesi, yapay zekâ tabanlı dinî uygulamaların toplumsal kabulü ve dijital çağda inanç sistemlerinin nasıl yeniden şekilleneceği gibi konulara odaklanabilir.
Bu çalışma, etik kurul izni gerektirmeyen nitelikte olup kullanılan veriler literatür taraması/yayınlanmış kaynaklar üzerinden elde edilmiştir. Çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulduğu ve yararlanılan tüm çalışmaların kaynakçada belirtildiği beyan olunur.
Bu araştırmayı desteklemek için dış fon kullanılmamıştır.
Technological advancements have profoundly influenced individual and societal life, marking a transformative period akin to the agricultural and industrial revolutions. Today, emerging technologies such as artificial intelligence, the metaverse, and transhumanism challenge human cognitive and biological boundaries, potentially reshaping social structures and belief systems. Religion, which has historically been central to social life and human meaning-making, now faces new discussions regarding how digitalization will affect religious beliefs and practices. The primary aim of this study is to examine the impact of digitalization-driven technologies on the social aspects of religion and to systematically categorize the perspectives of religious individuals’ perspectives on these developments. A review of the existing literature reveals that while numerous studies address the effects of technology on personal belief systems, social structures, and cultural practices, research specifically focusing on how religious communities respond to these technological advancements remains limited. Generally, two dominant perspectives emerge in the literature: the utopian approach, which views technological progress as a beneficial tool for positive transformation, and the dystopian approach, which perceives technology as a fundamental threat to human nature and ethical values. However, this study goes beyond this binary framework to explore a third perspective, which neither wholly rejects nor unconditionally accepts technology but instead advocates for its conscious regulation. This perspective is termed the “willpower” approach, as it seeks to direct technology in alignment with ethical and religious principles. This research seeks to answer the following key question: How do digitalization-driven technologies impact the social dimension of religion, and how can religious individuals' responses be categorized? To address this question, the study employs a descriptive analysis method, systematically evaluating data obtained through a comprehensive literature review. The findings suggest that religious individuals and groups potentially have three main approaches to technology: (1) The Accepting/Utopian Approach argues that technology can facilitate religious practices and help faith reach broader audiences in the digital realm. Online worship, virtual temples, and digital religious platforms are examples that reinforce this positive outlook on technology. (2) The Rejecting/Dystopian Approach contends that technological advancements serve capitalist interests, undermine human autonomy, and threaten personal authenticity. Those in this group argue that transhumanist projects manipulate human nature through artificial interventions, raising significant ethical concerns. (3) The Willpower Approach advocates for a middle ground, emphasizing the need for ethical and faith-based governance of technology rather than its outright rejection or unconditional acceptance. Religious communities, particularly, are sensitive to ensuring that technological developments do not compromise human dignity, privacy, or family values. In conclusion, the study finds that religious individuals’ responses to technology are diverse, shaped by varying concerns and expectations. The growing power of global corporations and techno-authoritarian structures raises significant concerns among religious groups. However, rejecting technology entirely is not seen as a viable option. Instead, the study highlights the importance of maintaining a balance that preserves human dignity and ethical values while engaging with technological advancements. Future research could explore the deeper interactions between technology and religion, the societal acceptance of AI-driven religious applications, and the evolving role of faith in the digital age.
sociology of religion philosophy of technology artificial intelligence tecno-power faith willpower
This study does not require ethics committee approval, as the data used were obtained from literature review/published sources. It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited.
The author acknowledges that he received no external funding in support of this research.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Sociology of Religion |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 15, 2025 |
Submission Date | January 29, 2025 |
Acceptance Date | April 14, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 12 Issue: Din ve Yapay Zeka |
Journal of Eskisehir Osmangazi University Faculty of Theology (ESOGUIFD) is licensed under a Creative Commons Attribution Non-Commercial 4.0 International license.