Duygular sosyal
yaşamda önemli bir figür olarak karşımıza çıkmaktadır. 1970’li yıllarda
sosyoloji disiplini içinde özgün bir alt alan olarak bir ölçüde bilişsel olana
ve akılcı olana aşırı vurgu yapmaya eğilimli bir sosyolojiye bilinçli bir tepki
şeklinde ortaya çıkan duygu sosyolojisinin gelişimi, sosyal yaşamı anlayabilmek
açısından son derece
önemlidir. Pek çok kişinin duyguyu şahsi ve bireysel bir olgu olarak
değerlendirmesine karşın, duygunun en önemli
boyutlarının sosyal olduğu ifade edilmekledir. Sosyal faktörlerin duyguyu
etkilediği ve yansıttığı ortaya konmaktadır. Bununla birlikte sadece sosyal
faktörler duyguları etkilemek ve onlar tarafından etkilenmekle kalmamakta,
duyguların kişilerarası etkileşimler sırasında sosyal olarak oluşturulduğu
ifade edilmektedir.
Duygu sosyolojisi,
kültürün hissetme biçimimizi nasıl şekillendirdiği üzerine odaklanmaktadır.
İnsanlar duygu işi yapmakta, kendi duygularını duygu kurallarına uyumlu hale
getirmeye çalışmaktadır. Örgütlerin de çalışanlarından duygu işi talep
ettikleri ifade edilmektedir.
Bu alandaki iki öncü
çalışmadan biri Arlie Hochschild’ın The Managed Heart’ı (1983), ABD'de uçak
hostesleriyle ilgili bir araştırma olup, bu özel meslekte çalışanların
duygularını nasıl sattıklarını (duygusal emek) ve nasıl duygu kurallarıyla
hareket ettiklerini anlatmaktadır. Thomas Scheff, “utancın başlıca toplumsal
duygu olduğu” görüşündedir ve kendi çalışmalarında hem utanç duygusunun
evrensel yönünü, hem de bunun toplumsal etkileşimde doğurduğu “utanç ve öfke
sarmalı”nı incelemektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | February 15, 2007 |
Submission Date | January 2, 2007 |
Published in Issue | Year 2007 Issue: 2 |